Demokrasilerde muhalefet hesap sorar
Malumunuz, geçtiğimiz günlerde bir "yeni anayasa" yapma bombası Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ortaya bırakıldı, ancak gündem yoğunluğundan içeriği ne olacak, ne planlanıyor, anlamak mümkün olmadı.
Öyle ki, yapılmak istenen kurucu meclis oluşturarak sıfırdan yeni bir anayasa mı yoksa bazı maddelere hiç dokunmayarak belirlenen maddeler üzerinden bir anayasa değişikliği mi, onu dahi anlayamadık.
Söylemde "yeni anayasa" geçiyor ama sıfırdan bir anayasa yapmanın gerektireceği kurucu meclisten ve bu meclisin oluşumundan söz eden yok. MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin çıkışlarından iktidarın aklını okumaya çalışıyoruz ama bu hususta Bahçeli ile Erdoğan arasında bir uzlaşı mevcut mu, o dahi meçhul.
An itibariyle gündem yoğunluğunun azaldığı ve anayasaya dair tartışmaların kafalarımızdaki soruları netleştirecek şekilde açıklayıcı olarak yapıldığı günleri beklemekteyiz.
Bu belirsiz bekleyiş, devlet yönetiminde ne denli büyük bir şeffaflık ve uzlaşı eksikliği olduğunu da gözler önüne sermiş oluyor.
Oysa, daha demokratik bir gelecek arzusunda isek demokrasilerde olmazsa olmaz olan şeffaflığın, bununa bağlı olarak hesap vermenin ve hesap sormanın önemine, yaşanan son acı gelişme üzerinden değinmeyi gerekli görüyorum.
Atatürk'e göre demokrasi
Mustafa Kemal Atatürk'ün demokrasi hakkında şu önemli açıklamayı yapıyor:
"Demokrasi esasına müstenit hükümetlerde, hakimiyet, halka, halkın ekseriyetine aittir. Demokrasi prensibi, hakimiyetin millete ait olduğunu, başka yerde olmayacağını iltizam eder. Bu suretle, demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, hakimiyetin menşeine ve meşruiyyetine temas etmektedir.
Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Ulusa karşı olan görevlerini kötüye kullandıkları takdirde, şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında vereceği kararla karşılaşırlar. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler…"
Hesap verme sorumluluğu
Atatürk'ün açıklamalarından hareketle, özetle, demokrasilerde iktidarların hesap verme zarureti var. Öyle ki, eğer hesap verme söz konusu değilse, o ülkede demokrasi mevcut değil demektir.
Peki bu zaruret nasıl sonuç verecek?
Hesap soran muhalefetin varlığı ile.
Şimdi yaşanan son acı hadiseye bir bakalım:
Gara'da 13 rehinemizi kurtarmak için düzenlenen operasyonda 16 şehit verdik.
İçimiz yanıyor.
Acımız büyük.
Bu kadar kaybımız varken, muhalefet bu operasyonu pek tabi "başarısızlık" olarak niteliyor, hatta iktidar da bunu kabul ediyor.
Devamında muhalefet, hesap sorma sorumluluğunu yerine getirip, başarısızlığın sorumlusunu arıyor ve bunu yaptığı için iktidarın tepkisi ile karşılaşıyor.
Sorduğu sorular yanıtsız bırakılıyor.
Ancak hatırlatalım:
Tüm yetkilere sahip olmaya hevesli olanlar şunu bilmelidir ki, yetkilere sahip olmak, o yetkilerin getirdiği sorumlulukları da sırtlanmayı ve hesabını vermeyi gerektirir.