'Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara'

Kemal Kılıçdaroğlu''nun "Diyarbakır"ı telaffuz etmesi ekranlarda yine tartışılıyor.

Son zamanlarda en çok telaffuz eden iki isim daha var. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu. Neoliberallerin diliyle konuşuyorlar. Türkiye gerçeklerinden çok uzaklar.

Meselâ Ali Babacan: "Kürtçe milyonlarca Kürt''ün dilidir. Şunun adını koyun artık. ''Kürt sorunu falan yok'' diyorlar. (…) Bu meselenin adı, Kürt meselesidir. (…)Vatandaşlarımızın tüm haklarını koşulsuz, şartsız, pazarlıksız derhal tanıyacağız. (…) Çözümü Meclis olarak gösterenler de var. Olabilir ama keşke Meclis çalışsa. (...) Kandan, gözyaşından beslenen hiç kimseye geçit vermedik, vermeyeceğiz. Bu meselede biz, devleti sorunun bir parçası olmaktan çıkarıp, devleti çözümün bir parçası haline getireceğiz."

Meselâ Ahmet Davutoğlu: "Kürt meselesi esas olarak ülkemizdeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklanmıştır. (…) Tüm demokratik ve kalkınmış̧ ülkelerde olduğu gibi ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımının, vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendireceğine, toplumsal barış̧ ve dayanışmamızı tahkim edeceğine inanıyoruz."

Mesele etnik mesele değil; bir dili konuşup konuşmama meselesi değil; bölünme veya bölünmeme meselesidir.

Herkesin ana dili kutsaldır. Etnisitelerin de bütün dilleri kutsaldır. Ama devletin bir dili olur; birkaç dili olmaz.

II. Abdülhamit''ten örnek vermiştim. Mabeyin Müşiri Eğinli Said, farklı diller konuşulan koskoca imparatorlukta, Abdülhamit''e Türkçeyi hatırlatmış ve 18. maddeyle Türkçe bilme şartı getirtmişti.

Prof. Dr. Ahmet Buran''ın ve Dr. İrfan Sönmez''in kitapları CHP''lilerin, Ali Babacan''ın, Ahmet Davutoğlu''nun masası üzerinde bulunmalı. Bir "mesele" çıkarmak istediklerinde, bu kitapların sayfalarını şöyle bir çevirip okumalılar.

Bir başka makale daha hatırlatacağım: Prof. Dr. Kemal Üçüncü''nün "10 Aralıkçılar, İslamcılar ve Kürtçüler CHP''yi Yanlış Bilgilendiriyor" başlıklı makalesi. (Tekhaber, 24 Eylül 2020)

Kitaba erişirseniz, Kemal Üçüncü''nün makalesi, hepsini özetliyor. Art niyetli değilseniz, okuduğunuzda, ufkunuzdaki sisler dağılacaktır.

Şimdi makalede geçen "10 Aralıkçılar"ı soracaksınız.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Prof. Dr. Erdal İnönü, Altan Öymen, Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, Prof. Dr. Fuat Köymen, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi isimler 10 Aralık 2005''te Dedeman Oteli''nde bir araya gelip bir hareket başlatmışlardı. PKK''ya fikrî destek sağlıyorlardı. Anayasa çalışması bile yapmışlardı. Ve "Türk"ü Anayasa''dan çıkarmışlardı.

10 Aralıkçılar dağılsa bile değişik grup ve partiler üzerinde etkileri sürüyor. "Diyarbakır"ın bir başka ülke başşehri görülmesi ısrarı karşısında Yavuz Ağıralioğlu şu tivitleri attı. Herkesin kulağına küpe olmalı:

"Demokrasi ülkeye Diyarbakır''dan gelecektir diyenlerin ve bize çözüm sürecini, devamında da 1212 şehidimiz ile acıyı yaşatanların yaptıkları ortadadır! Diyarbakır dâhil memleketimizin 81 iline, 84 milyonun tamamına ve bütün ülkeye ne fayda ve hayır gelecekse yolu TBMM''den geçer. TBMM''den geçmeyen ve her ferdini ayırmadan kucaklayamayan vizyonsuzluğun, memleketi 20 senede nereye getirdiği aşikârken Sayın Erdoğan gibi Diyarbakır vurgusu ile siyasî alan açmaya kalkmak, hatada ve aynı macerada ısrar etmektir. Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara''dır!"

Nokta!

Yazarın Diğer Yazıları