Demirtaş tehdit etmiş...
Demirtaş Türkiye'yi yine tehdit etmiş... Hiç şaşırmadım.
Herkese hepimize büyük dersler veren tarihe bakın...
Hep öyle olmadı mı? Kime kapılarımızı açıp soyunu sopunu silip süpürmek yerine ayakta kalmalarına destek verdiysek, kardeş yapıp kapımızı ardına kadar açsak bile sonunda ihanet görmedik mi?
Hatırlayın... Meselâ Yahudileri hatırlayın...
"İspanya Kraliçesi İsabella'nın 31 Mart 1492 tarihinde tüm Yahudilerin ülkeden kovulmaları için ferman çıkarması bu ülkede yaşayan Yahudileri oldukça zor durumda bırakmıştı. Bu ferman üzerine İspanya'yı terk etmek zorunda kalan 300 bine yakın Yahudi çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istedi ama bütün kapılar yüzlerine kapandı. Bu durum karşısında tamamen yok olma noktasına yaklaşmış olan İspanya Yahudilerine Osmanlı İmparatorluğu kapılarını açtı."
Aradan yıllar geçtikten sonra ne oldu?
Bizden Filistin'i istediler...
Bir baktık ki kendilerini kurtaran Osmanlı hanedanlığının kapısında padişahın hallini isteyenler arasında başrolü oynuyorlar...
II. Abdülhamit'e fetvayı götüren heyeti inceleyin...
Peki Ermeniler?
Millet-i Sadıka deyip, sarayın baş köşelerini kendilerine teslim etmedik mi?
Ya sonrası?
1915 olayları öncesinde bu büyük millete yaptıkları ihanetin sayısı bini geçmişti...
Kaç Türk'ün kemiklerinde onların katliam izleri var...
Şimdi?
Şimdi sırada Demirtaş gibileri var. Kendilerini bu ülke adam etti.
Onlarca öğretmen, hoca kendisine ders verdi...
Devlet kendisine imkân verdi. Yurttaş saydı. Kendisini devleti kuran iradeye eşit saydı. O da bu eşitlikten yararlandı geldi ülkenin verdiği milletvekilliği nimetlerinden yararlana yararlana dokunulmaz adam olarak bu millete tehditler yağdırıyor... Yetmiyor halkı sokağa davet ediyor...
İsyan istiyor...
Bereket halk sağduyulu...
İhaneti gördü ve isyan çağrısını dinlemedi. Ne de olsa yılların beraberinde getirdiği kültürel bir geçmişin izlerini taşıyor... Çok daha önemlisi hendekçi belediyelerin PKK ile el ele vererek yaşattıkları silahlı başkaldırıyı bizzat içinde yaşayarak görmenin huzursuzluğu içinde. Terörizmin kendilerine umut veremeyeceğini, gelecek kuramayacağını ispata gerek olmayacak biçimde anladı...
Zaten aksi asla mümkün olamazdı. Halkın bütün umut kapılarını yakan, yıkan teröristler, nasıl adil bir yönetim kurabilir? Sur'da, Silopi'de, Cizre'de halkın evlerini yıkan, taş üstünde taş bırakmayan teröristten gelecek beklemek aşırı iyimserliğin ötesinde aptallık olurdu...
Halk, gerçeği HDP'li belediyelerin hendek kazarak bir şehri nasıl teröristlere peşkeş çektiğini yerinde izleyerek anladı.
Evlerinin harabeye döndürülüşünü, içinde günlerce rehin tutuluşunu içinde yaşayarak anladı.
Terörün çoluk çocuk gözetmeyen, yaşlı, kadın dinlemeyen, vahşi yüzünü gördü.
Çok daha önemlisi bütün bunları korkarak gördü.
Böylece PKK'ya onay veren Demirtaşların çağrısının bir önemi kalmadı.
Söylemlerinde dile getirdiği "barışın" da içi boşaldı. Çünkü terörün gerçek yüzü, öyle korkutucuydu ki "barış" sözcüğü ile yan yana duracak gibi görünmüyor...
Hele demokrasi...
Patlamaların ortasında, kurşun izlerinin arasında yok olup gitti...
HDP, kendilerine teslim edilen halkı, oy verdikleri bir parti olarak PKK şiddetinden koruyamadı. Bütün gülücüklerin, tatlı sözlerin sahte olduğu kesinlikle anlaşıldı.
Ve Ermeni Hınçak, Taşnak komitaları gibi PKK'lılar da hepimize tarihten tanıdığımız ihaneti gösterdi...