'Değişimi hem ülkücüler hem halk istiyor'
MHP Genel Başkan Adayı Koray Aydın, çok iddialı ve hazırlıklı...
Üç günün hülâsasını yaparsak;
Gittiği her yerde teveccüh gördü. MHP il ve ilçe merkezlerinde konuştu; kapıyı kapatmadılar; aksine sonuna kadar açtılar; “Niye geldin?” demediler. Miting havasında geçti gezileri, yollarda karşılandı. Önce halkla ve partililerle bir araya geldi; sözleri her vurguda alkışlandı. Üst Kurul Delegeleriyle tek tek ve toplu görüştü; kendisini ifade etti.
Tek sözü “değişim” .
Öyle iddialı ki, sıradan bir değişimle ifade edilemez; belki “inkılâp” diyebiliriz! Devirmek de değil, devrim yapmak da... Ama yılların tecrübesine sahip, MHP’nin, -kendi ifadesiyle- “kök değerler” ini bilen ve bu “kök değerler” e dönülmesini isteyen bir “değişim” ...
Koray Aydın, “Müthiş bir değişim arzusu var” diyor. Ve: “Ben buna değişim dinamiği diyorum” diye altını çiziyor. 1997’de Devlet Bahçeli’nin Genel Başkan Adayı iken hemen bütün gezilerine katılan, eski “yetkili” bir arkadaşla, telefonda vaziyeti değerlendirirken söylediği şu söz dikkatimi çekti: “Değişimi sadece Ülkücüler istemiyor, halk da istiyor.”
Aynı zamanda delege olan ve oyunun rengini belli etmeyen arkadaşım,
-zamanı gelince ismini açıklayacağım- bu tespiti yapmışsa, tabandan tavana, Türkiye’de insanların bir beklentiye girdiklerini söyleyebiliriz.
***
Gazeteciyim ve “taraf” değilim. Koray Aydın’ın gezilerine de gazeteci sıfatıyla katıldım. Gördüklerimi yazıyorum; kimseyi zemmetmiyorum, Koray Aydın’ın, halkın ve partililerin görüşlerini aksettiriyorum. “Değişim” isteğini halktan bizzat dinledim.
Herhâlde Koray Aydın da durup dururken Genel Başkan Adayı olarak ortaya çıkmamıştır. Tecrübeci bir politikacı olarak “değişim” talebinin tazyiki kendisini adaylık noktasına getirmiştir.
Mevcut MHP Genel Merkezi, 4 Kasım’da büyük kongrede icazet alabilmek için bizzat “değişim” e talip olabilir mi? Tıkanıklıkları açacağını, eksiklikleri gidereceğini, şikâyetleri dikkate alacağını, halkla bütünleşeceğini, sivil toplum kuruluşlarından, gazetecisine yazarına, ilim adamına, -maalesef- dışlanan her kesime kucak açacağını, geçmişteki bütün menfîlikleri sileceğini, üyelikleri, “sen, ben, bizim oğlan” dan çıkarıp herkese açacağını, seçimlere müdahale etmeyeceğini ve ön seçime gideceğini söyleyebilecek, halkı inandırabilecek mi?
Ükücüler ve halk, “değişim” de kim inandırıcı olursa onun peşinde... Yoksa, Koray Aydın yakışıklıdır, sözünü, yerini bilir diye umut bağlamıyor.
“Değişim”in her safhasını anlattığında, eğer alkış tufanı kopuyorsa, herkesin oturup düşünmesi gerekir. Kim hata yaptıysa hatasını, kim eksik yaptıysa eksiğini önüne koymalıdır!
***
Kavga kesinlikle kaybettirir. 1997 kongrelerini hepimiz yaşadık, “illegaliteler” i gördük!
Bir şey daha var:
Adaylar Türkiye’yi dolaşıp kendisini, Türkiye için yapacaklarını, parti için yapacaklarını anlatıyorsa, “Genel Merkez” in de yapacağı budur.
Biz yollardayken, gelen telefonlar şaşırtıcıydı: “Falan il ’Genel Merkez’e bağlılığını bildirdi!”
“Polit Büro” korkusu yaşatılmamalıdır! Ülkücü Hareket’te İl Başkanları, Yönetim Kurulu Üyeleri, Üst Kurul Delegeleri gökten inmediler. Hareket’in çilesini çekerek geldiler. Benim gördüğüm, her biri birer “şahsiyet” âbidesi... “Ankara” dan illerin aranıp, “İllâ Genel Merkez’e bağlılık bildirisi yayınlayacaksınız!” denmesi, insanları zorda bırakıyor ve ister istemez, “usûlen” açıklama yapmaya mecbur ediyor. Bunun bir diğer adı “müraîlik” olur ki, politikanın kaypak zemininde insanları, asıl koruması gereken “Ankara” onları “müraî” durumuna düşürmemelidir!
İnsanlar feshedilme korkusu yaşamamalıdır; ihraç korkusu yaşamamalıdır. Genel Başkanlığa aday olanlar, dışarıdan gelmediler, partiyi de ele geçirmeyecekler, başkalarına da peşkeş çekmeyecekler. Gerçekten ülkenin her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu “Milliyetçi Hareket” te, ülke için bir “yük” almaya talipler ve bu “yük” ü kaldıracaklarına inanıyorlar. Adayların önü açık olmalıdır ve kararı büyük kongrede halkın temsilcileri vermelidir.
***
Koray Aydın’ın son gezisi Samsun’a idi.. Nasıl karşılandığını haberde okumuşsunuzdur. Ben başka bir şey söyleyeceğim.
Samsun, son bir ayda 5 şehit vermiş. Toplam şehit sayısı 60’ın üzerindeymiş. Biz oradayken, bir şehit daha gelmiş ve henüz toprağa verilmemiş. Bir önceki şehit ise Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun... Parti binasına uğranılmadan doğru şehit başsavcının baba evine gidildi. Sokak bayrakla donatılmıştı... Murat Uzun ülkenin şehidiydi, ülkenin yönetimine talip olan, “acılar” a ortak olmanın ötesinde, acıyı kendi acısı bilmelidir.
Parti binasına gelindiğinde, yine Tunceli’de karakol baskınında şehit düşen askerin de Samsun Ayvacık’tan Mustafa Akar olduğunu söylediler. Toplantıdan sonra, vakit ilerlediği hâlde, 60 kilometre yol gidildi ve daha toprağa verilmemiş şehidin ailesi ziyaret edildi; yatsı namazı Ayvacık’ta, camide kılındı. Ankara’ya döndüğümüzde saat 03.00’tü.
Her bir şehitte ayrı bir dram var. Terör Türkiye’nin meselesidir ve herkes acıyı içinde hissetmelidir. Şehit yakınları asla yalnız bırakılmamalıdır.
Koray Aydın, bir milletvekili ve bir Genel Başkan Adayı olarak, bir “Genel Başkan” gibi taziyeye gitmesi, gideni elbette getirmiyor ama şehit aileleri yalnız olmadıklarını anlıyorlar.