Değerler sistemi Paralel yapılar
Sırf cemaatleri-tarikatları devlet sistemine sokarak yeni "paralel yapılar"a yol açmak için "değerler sistemi"ni kendilerine çevirdiler.
UNESCO, bu tür eğitimi, "Çocukların ve gençlerin pozitif değerleri keşfedip geliştirmeleri ve kendi potansiyellerine göre ilerlemeleri için yürütülen eğitim gayretleri" diye açıklar.
Genel tarif şöyle:
"(Value System) Fert, cemaat veya toplumun belirli davranış kalıplarını benimsemesinde, kişinin önceliklerini sıralaması ve buna göre hayatını planlamasında rol oynayan kültürel, tarihî, geleneksel, dinî ve felsefî değerlerin oluşturduğu sistem."
Önce şu soru: Neden cemaatlerin ve tarikatların belli vakıfları, belli dernekleri bu "değerler sistemi" için ders veriyor? Neden başka derneklere, başka vakıflara izin yok?
Ülkü Ocakları'ndan da ders versinler o zaman, Türk Ocakları'ndan da, başka kültür derneklerinden, vakıflarından da! Niye verdirilmiyor?!
Hiçbiri olmasın. Dersleri, Millî Eğitim Bakanlığı'nın kendi hocaları versin.
İllâ devleti "paraleller"e teslim edecekler! Bir "paralel"in açtığı yarayı kapatamıyoruz, yeni "paraleller"i devlete sokuyoruz!
Osmanlı-Cumhuriyet Arşivi'nin tepesine oturtulan birbiriyle kan iltisaklı grubun yaptıkları. (İçlerinden biri de eski zabıta müdürü! Osmanlı-Cumhuriyet Arşivi ve bir zabıta! Arkadaşın günahını almayayım... Bilmiyorum ama belki de yönetimdeki en ehil odur. Madem "Cahiliye Dönemi" özlemi çekiyoruz, "klan/semiye" devleti yolundayız, bu "akraba" bari bir başka bakanlıkta, kendi sahasına uygun bir üst makama getirilseydi.)
Bir söylenti: "Okuyucu" mu diyorlar, "Okutucu" mu diyorlar ilim-irfanla alâkasız bir "paralel"e yol açmak için, onca yıl Arşiv'e emek vermiş insanları bir gecede biçtiler; geri dönülmüş gibi yapılsa da, artık insanlar devlete küstürüldü. Hâlâ kendilerini ilme adamış, tarihe adamış insanları nasıl biçeriz, hesabı içindeler. (Ah Emrullah İşler! Sen ilim irfan sahibi insansın. Meseleleri bilirsin. Yönetimdekiler senin "klanından". Neden müdahale etmiyorsun? Reis, mutlaka sana, "Neler oluyor Emrullah?!" diye sormuştur. Ne cevap verdiğini çok merak ediyorum.)
Geçen cuma, bodrum katında bir cemaat camisinde, imam, hutbenin (Diyanet'in okuttuğunun dışında bir hutbe) ardından "Farzı kılıp çıkmayalım. Zuhr-i âhir namazını da kılalım... Kılmazsanız şeytana uymuş olursunuz." demesin mi?! (Kalkayım, şu adama ağzının payını vereyim, dedim, kendimi zor tuttum. Mescit bana yakın. Yine o imamı yakalayacağım; gerekenleri söyleyeceğim.)
Hâlbuki zuhr-i âhir içtihadî bir mesele. Bazı camilerde, imamlar zaman zaman sadece son sünneti hatırlatırlar. Evet, sadece hatırlatırlar; "Şeytana uymayın!" demezler.
Bir cemaatin yetiştirdiği imamdan bahsediyoruz.
Şimdi cemaatleri, kendi giyim kuşamlarıyla sınıflara sokuyoruz.
Okulları medreselere dönüştürme gayreti aldı başını gidiyor. Mektepli-alaylı çatışmasını çok uzak görmüyorum.
Her şey elinizde... Neden illâ cemaatler-tarikatlar olacak, neden illâ akrabalar olacak, neden illa partililer olacak ısrarı!
Kur'ân'ın neresinde yazılı böyle ısrar?!
Sizin yaptığınız Kur'ân'ı tahriftir.
Allah ıslah etsin!