'Dava'dan döneni!...
Ak Parti'de iç savaş kızışacak. R. T. Erdoğan Saraybosna dönüş yolunda mutat tayyare muhabbetinde, yeni parti kuracaklara karşı atağa geçtiğini ilân itti.
O muhabbette, bir sözü dikkatimi çekti. Ak Parti kurucularından Ali Babacan, partisinden istifa etmeden önce, nezaket gösterip R. T. Erdoğan'a veda etmek istemiş. Veda sırasında R. T. Erdoğan Babacan'a: "Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz." demiş.
Ya kendileri gibi, partisinden ayrılanı 'İslâm'dan ayrılmış gibi gören Necmettin Erbakan'ın partisinden ayırılırken, o da acaba yüzlerine "Ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz." demiş midir? Bu tarz yapılarda İslâm kendi anlayışları ve mensubiyetleriyle sınırı olduğu için Erbakan "ümmet" demese bile yine "İslâmcılığı" kastederek "dava"dan döndüklerini ve hâliyle ümmeti parçaladıklarını söylemiştir. Elbette bir yere gidemeyeceklerini de, çok zeki idi Erbakan, bir başka şekilde mutlaka ifade etmiştir.
Abdullah Gül, R. T. Erdoğan ve diğerleri ne yaptılar? "Dava" da biziz, "ümmet" de dediler. Ak Parti'yi kurdular. Ve kazandılar!
Ali Babacan ve arkasındaki isim olduğu söylenen Abdullah Gül, Ak Parti'nin temel taşları idiler. Daha kimlerin kopacağını bilmiyoruz. Onların da AKP'nin temelini sarsıcı isimleri olması mümkün. Partiye bu kadar emek vermiş, iktidarlarının ilk zamanlarında ülkeyi düze çıkaran bir görüntü sergilemiş kadro çekiliyorsa, R. T. Erdoğan'ın bunun sebepleri üzerinde kafa yorması gerekir(di). "Biz nerede hata yaptık ? Arkadaşlarımız bizi neden terk ediyorlar?" demeliydi. İç muhasebe yerine, karşı tarafı suçlama yolunu seçti.
R. T. Erdoğan, Ali Babacan'ın, veda ziyaretine geldiğinde kendisine bir mektup verdiğini ve o mektupta, "Kurucu üyesi olduğum AK Parti'den bu safhada aidiyet duygularımın kaybolmaya başladığını görüyorum ve bundan dolayı da ayrılma kararı veriyorum". dediğini naklediyor.
Muhtemelen, Ali Babacan, mektupta ülkenin ve partinin vaziyetini de tahlil etmiştir. İstifasını haklı gösterecek sebepler sıralamış olması gerekir.
Neden mektup veriyor? Köşeme çekilip hatıralarımı yazacağım, kafa dinleyeceğim, gibi mazeretler gösterir, vedasını eder, giderdi.
Bu tür ayrılıklarda, hedefe giderken taşların yerli yerine oturtulmasına özen gösterilir. O mektup öyle kolay yazılmamıştır. "Tarihî" manası olması istenmiştir. Ali Babacan, birlikte yola çıktıkları insanlarla kafa kafaya verip o mektubu ortaya çıkarmıştır muhakkak.
Şimdi... Madem R. T. Erdoğan, mektup verdiğini söyledi, Ali Babacan'a, o mektubu halka paylaşmak düşer. Parti kuracağına göre, Oyununu açık oynamalıdır.
R. T. Erdoğan'ın Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül'ü ima ederek "Başbakanlık koltuğuna gelip oturan arkadaşlarımızın nereden nereye nasıl geldikleri malum. Cumhurbaşkanlığı makamına gelip oturanların nereden nereye nasıl geldikleri malum." demesini "muhataralı" gördüm. "İç savaş"ı bir başka mecraya çeker.
Onları o makamlara getiren benim demek istediği açık.
R. T. Erdoğan'ın bu sözleri cevapsız kal(a)maz!