Dalga dalga millî duruş!
Gök kuşağının her renginden, yelpazenin her dalından aydınlar bir araya geliyor ve Ak Parti Hükûmetine “Türk”ü silemezsin, etnikçilik, mezhepçilik yapamazsın, Türkiye Cumhuriyetinin genleriyle oynayamazsın, diyor.
Basın yayın organlarının birinci haberi olması gerekmez mi?
Ben bunca yıllık gazeteciyim. Gazetelerin mutfağında da çalıştım. Birinci haber budur. Bütün gazeteciler de biliyor ki, birinci haber millî aydınların 300’e yakın imzayla Recep T. Erdoğan&Abdulllah Öcalan’a ihtar çekmeleridir.
Ama veremezler, vermek zorunda kalırlarsa, eteklere indirirler. O da çok tanınmış, farklı isimlerin bir arada olmasını mecburen görmelerindendir.
Çok acı... Sansür kendiliğinden işliyor. Başımıza aman iş gelmesin; Ankara, patronları zor durumda bırakır, biz kapı önüne konuruz!
Sebep budur.
Türkiye’de “örtülü diktatörlük” var mı, yok mu?
İnterneti dolaşınca çok değişik yorumlarla karşılaşıyorsunuz.
Halkımın dehasına hayranım. Şu zamanda insanlarımızın nasıl cesaret gösterip bir araya geldiklerine şaşırıyorlar. Sözlerinin altında bu var. Şu birkaç cümleyi Form.80630.com sitesinden aldım:
“Ergenekon der atarlar içeri.”
“Bu isimleri Ergenekon diye alamazlar da bu isimlerin çoğundan böyle bir uyarı geliyor ise başımıza ne gelecek belli değil.”
“Altı üstü anayasadan çıkartılıp daha kapsayıcı ve etnik olmayan bir vatandaşlık tanımı yapılacak, bu ne panik. Mazallah ’Türk yoktur, onlar ayak sesleridir’denilseydi neler olurdu.”
“Bunları da ’Gılgamış örgütü’derler toplarlar yarın evlerinden.”
“Biri gaza gelip fitili ateşlemiş. Ben sonuçlarını merak ediyorum. Hadi bakalım hayırlısı.”
“Medyanın yarısı yayınlamaz, yayınlayan yarısı da hızlıca 3-5 saniyede geçer, içeriği anlamazsın bile. Hatta bir kısım medya Ergenekon kıpırdanmaları filan diye yayınlarsa da şaşırmam.”
Bu sözler, yurdumun insanının nasıl bir tedirginlik içinde olduğunu gösteriyor. Aydınlarımızın, birtakım kesimlerle işbirliği edilip “Türk” üzerine yürümesinin önüne dikelmesini, Hükûmet’in, “Ergenekon”, “Gılgamış” gibi adlandırarak toplayacakları endişesi şuuraltlarına işlemiş.
Bu aynı zamanda “Ergenekon”un halk nezdinde ne manaya (veya nasıl bir manasızlığa) geldiğini göster miyor mu?!
Korkuyu yenmeliyiz, demokratik ülkelerde kim ne yapıyorsa biz de onu yapmalıyız. Asla silâh yok... Asla örgüt yok... Ve asla “örgüt” icadına(!) izin verilmemeli... Her şey göz önünde olmalı ve her şey halka bir bir anlatılmalı...
İmzaların tamamı gazetemizde yeraldı. Bakınız; her rengi bulursunuz. Demek ki, kaygı büyük. Önceki gün Ankara’da Sürmeli Oteli’nde sade bir toplantıyla üç madde okundu. Bundan sonra ne yapılacağı anlatıldı.
Bütün yurt sathında dalga dalga millî duruş sergilenmelidir.