'Daha fazla demokrasi!'
Tam yerinde... Ziya Paşa'nın beytini hatırlayayım: "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde".
Recep Tayyip Erdoğan'ın dilinde şimdi "daha fazla demokrasi" var. Geçen grup toplantısında da söyledi bu sözleri, sonraki toplantılarda da, Twitter hesabında da okuduk:
"Yeni dönem, daha fazla demokrasi, daha güçlü hukuk devleti dönemi olacaktır. Yeni dönem, daha fazla refah ve özgürlük dönemi olacaktır. Yeni dönem, yürütmenin daha etkin, yasamanın daha itibarlı, yargının daha bağımsız olduğu bir dönem olacaktır."
Bu tivit 24 Nisan tarihli. Üç gün önce 21 Nisan'da attığı tivit, yukarıda verdiğim tivitin habercisi:
"Seçimin ardından devreye girecek yeni yönetim sistemimizle, önümüzdeki sorunları çok daha hızlı ve kararlı bir şekilde çözme imkânına kavuşacağımızdan şüpheniz olmasın."
Şu anki yönetiminden kendisi de şikâyetçi demek ki. Şimdi halledilemeyen sonra nasıl halledilecek?
O kadar çok toplantıda konuşuyor ki, sıralayamadığım için hangisinde söylediğini bilemeyeceğim, benzer sözleri sarf ederken, kelimeler dudaklarından iğreti dökülüyor gibi geldi. Zorakilik seziliyordu.
Saadet Parti'nin genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun Ak Parti Bloku'na dâhil olabilmek için "kuvvetler ayrılığı"nı şartını ileri sürmesi, şimdi karşı karşıya geldikleri 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 16 Nisan Referandumu öncesi, "kuvvetler ayrılığı" şartını birkaç defa dile getirmesi ve belki de bu yüzden eski yârânına destek vermemesi, R. T. Erdoğan'ı demokrasi ve türevlerini telaffuza mecbur etmiş olabilir. R. E. Erdoğan'ın sıkıntısını gören Kemal Kılıçdaroğlu, dün, onun "vaat ettiği" noktalardan yüklendi
Bu sözlerimden R. T. Erdoğan'ın "insan hakları"na, "adalet"e, "fikir hürriyeti"ne kapılarını kapatmış, mecburen aralıyor gibi olması manası çıkarılmasın. En büyük destekçisi hocaların hocası Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak'ta, "İslâm, demokrasi, laiklik, çoğulculuk" kavramlarını başlığına da alarak bazen tek, bazen seri yazı yazarak işlediği "İslâm ve Demokrasi" mevzulu makalelerini okursak R. T. Erdoğan'ın vaat ettiği daha fazla demokrasinin muhtevasını ve sınırlarını da öğrenmiş oluruz.
R. T. Erdoğan'ı da anlamak lâzım. Gezi Olayları, çok çok fenası 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü...
Gezi Olayları'nı, maalesef idare edemedi. Kendisi cepheleştirdi. "Yüzde 50'yi zor tutuyorum." dedi. Bu hâdiselerdan istifade etmek isteyenlerin önünü açtı. Etrafı, hâlâ "Gezi Olayları"na başka mana yüklemekle meşgul. Meselenin nereden nereye geldiğini bir hesap edebilseler.
15 Temmuz'da büyük dirayet gösterdi. Felâketin eşiğinden döndük. Ama sonra darbe teşebbüsü kendi cephesinin istifadesine dönüştürüldü. Yukarıda verdiğimiz tivitlerinde, konuşmalarında demokrasi ve türevlerine vurgunun sık yapılması, hep 15 Temmuz'dan sonra dizginleri elde tutacağız derken ipin ucunun kaçırılmasıyla bağlantılı.
Belki de hakikaten R. T. Erdoğan, bir "adalet" timsali olacaktır. Belki herkese eşit mesafede çok güzel bir yönetim ortaya koymak isteyecektir. Bunda samimidir. Ancak parlamenter sistemin kesintiye uğratıldıktan, kuvvetler ayrılığına son verildikten sonra ne vaat ederse etsin boşlukta kalacaktır. Bu böyle biline!