'Cumhuriyet' hâlâ niye tartışılır?..
Bugün Cumhuriyet'in ilânın 97. yılı. Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'i nasıl kurduğunu Nutuk'ta okuruz. Daha önce iki yazıda verdim. (Bkz. Yeniçağ, 1-2 Kasım 1918).
Burada bir başka noktaya geleceğim.
Ak Parti iktidarında, bir başka "cumhuriyet"e evrilme şüphesi yaygın.
Keşke, 1923'te kurulan Cumhuriyet sonrası Türk cemiyeti için onarılmaya muhtaç "çıkıntılar", herkesi memnun edecek şekilde ele alınsaydı.
Yapamadılar. İntikam peşinde koştular, Millî Mücadele'yi hiçe saydılar. Sorsanız, Millî Mücadele verilmeliydi ama sonunda "Yüce Halifemiz, Padişahımız, Efendimiz'e 'zafer' teslim edilmeliydi." dediler.
Hâlbuki Millî Mücadele sürerken, diğer tarafta yurdun dört bir yanında isyan çıkarttırlardı. Millî Mücadele'nin verildiği çarığa muhtaç dönemde isyanların sayısı 30'u geçiyordu. İsyanları destekleyen de "Padişahımız, Efendimiz"di. Arkasında da son zamanlarda sözü çok edilen "dış güçler" vardı.
Şimdi "İslâm" diye yola çıktılar, hiç olmayacak bir şey yaptılar, "İslâm"ı tartışmaya açtılar! İtiraz edilmesin! Gerçek bu.
Samuel P. Huntıngton (1927-2008) çok konuşulan "Medeniyetler Çatışması" kitabında "İslâmcı" hareketlere geniş yer ayırmıştır. "İslâmcı" hareketler, bizden çok önce başladı. Huntıngton, "1995 yılında esas nüfusu Müslüman olan her ülke, İran dışında, on beş yıl önceye göre daha fazla Müslüman ve kültürel, sosyal ve siyasal olarak da daha fazla İslamcı olmuştur." der. (Çevl. M. Turhan, Y. Z. C. Soydemir, Okyanus Yayınları, 14. bs., s. 155).
Huntıngton bir şey daha söyler:
"Çoğu ülkede Müslümanlaşmanın temel unsuru Müslüman sosyal örgütlerinin gelişmesi ve daha önce varolan örgütlerin Müslüman gruplarca ele geçirilmeleridir. Müslümanlar özellikle dini okulların kurulmasına ve devlet okullarında da İslami etkinin genişlemesine özellikle dikkat göstermektedirler. Gerçekte Müslüman 'sivil toplumu'nda ortaya çıkmış olan bu Müslüman gruplar çoğu kez laik sivil toplumun zayıf kurumlarına paralel bir duruma gelmekte, bunları geçmekte hattâ faaliyet alanlarını bile ele geçirmektedirler. 1990'ların başında Mısır'da, Müslüman örgütler, devletin bıraktığı boşluğu, sağlık, refah, eğitim ve diğer hizmetleri çok sayıda Mısır'daki yoksullara götürerek, yaygın bir örgütler ağı oluşturmuşlardır." (s. 156)
Netice? Köklü bir geçmişi olan "İhvân-ı Müslimîn" (Müslüman Kardeşler) Mısır'da iktidara geldi, sonra "dış güçler" onları yıktı. "Dış güçler" yıksa bile bir hesap hatası yok muydu? R. T. Erdoğan, Mısır'da, 2011'de şaşırtıcı bir çıkış yapmış "İhvân"a, "laik anayasa"yı tavsiye etmişti!
Huntıngton, Türkiye'ye bir başlık açar, Mustafa Kemal'in "devrimler"ine, kendisine göre bir yorum getirir:
"Mustafa Kemal Atatürk 1920'li ve 1930'lu yıllarda gerçekleştirdiği bir dizi dikkatlice hesaplanmış devrim yoluyla halkını Osmanlı ve Müslüman geçmişinden uzaklaştırma girişiminde bulundu. Kemalizmin temel ilkeleri ya da 'altı ok' halkçılık, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, devletçilik ve devrimcilikti. Çokuluslu bir imparatorluk fikrini reddeden Kemal, homojen bir ulus devlet meydana getirmeyi amaçlamış, bu süreçte Ermeniler ve Yunanlılar ülkeden zorla kovulmuş ve öldürülmüştü. Daha sonra sultanı tahttan indirdi ve Batılı tipte cumhuriyetçi bir siyasal rejim kurdu. Dinsel otoritenin asli kaynağı olan halifeliği kaldırdı." (s. 205-206)
Huntıngton burada sapla samanı karıştırmış. Her cümlesinin bir arka planı vardır. Bu arka plana girmeliydi.
(Huntıngton'dan hareketle yine yazacağız.)