CHP yol ayırımında (2)
CHP, kendi üzerinde “sol”u silemezse, geleceği yer ancak bu kadar olur. Bu kesin inancımdır.
Bülent Ecevit, CHP’nin başındayken, sola açık politikasından dolayı değil; karizmasından dolayı oy aldığını hepimiz biliyoruz. Koalisyon veya azınlık hükûmetlerinde beş defa başbakan olmuş, ancak bir varlık gösterememiştir. İki büyük ekonomik çöküntü 1978-1979 ve 2001’de onun başbakanlığı zamanındaydı.
Ecevit 1974’te (Kıbrıs Harekâtı), özellikle 12 Eylül sonrasında “millî kimlik” hassasiyeti (PKK ve uzantısı partilere, bu partilerle iş birliğine giden ve gitmek isteyen SHP ve Altan Öymen’in genel başkanlığı sırasında CHP’ye net tavrı) ve 1990’da komünizmin çöküşüyle Türk ülkelerindeki hareketlenmeleri gözleyerek “Turancı” çizgiye paralel görüşler serdetmenin ötesinde, iş birliği için fiiliyata geçilmesinde ısrar, ona farklı kesimlerde ayrı bir gönül perdesi açmadığını kimse söyleyemez.
Kemal Kılıçdaroğlu, Ecevit’e yakın çizgide yürüyor. Bu belirgin. Ancak, içindeki “sol”u bitirmesi gerekirdi.
Türkiye’de “sol”un toplayacağı oy belirlidir.
“Solcu değiliz.” deseler, gidecek oy ne kadar olur acaba? Yeni kavramlarla “sol”un da “sağ”ın da üstü örtülür ve sınırlamalar kalkar.
Her şeyden önce “millî birlik” kavramı anahtardır ve bütün gönüllerde yer tutar.
14-28 Mayıs 2023 seçimleri, halkın “millî birlik” hassasiyetini itirazsız ortaya koymuştur. Üzerinde düşünülmesi gereken asıl nokta budur.
Kaynaklarda sol ile özdeşleştirilen ideolojiler sosyalizm, komünizm, sosyal demokrasi, otonomluk, anarşizm... Bu bağlantılar ortadayken, “sol” deyince kime neyi, nasıl inandıracaksınız! “Buyurun, sol çizgiye gelin, istediğiniz gibi inanın, istediğiniz gibi yaşayın.” diyebilecek misiniz?
Ecevit “sol”u sahiplenirken, bu kavramı nereye kadar sınırladı? Daha açığı, sınırlayabildi mi?
Ecevit, “ortanın solu” ve “demokratik sol” üzerinde ısrarla durur. Bu adlarla kitaplar da yazmıştır.
Neticede, nereye kadar sınırlarsanız sınırlayın, “sol” Anadolu insanının zihninde “dinsizlik”e, “ihanet”e kadar varan anlamlar taşır.
Dün yazdım... Tekrarlayacağım:
“Kur’ân’ın indiği dönemde, mekân itibarıyla sol tarafta olanların kötülüklerinden, sağ tarafta olanların iyiliklerinden bahsedilmiştir. Hepsi bu. İleriki zamanlarda ister istemez, ‘meymene’ ve ‘meşeme’ kavramlaştırılmış, inananlar ‘sağ’da, inanmayanlar ‘sol’da gösterilmiştir.”
Halkımız “sol”u, dinde menfî görmüş mü? Görmüş! O zaman “sol” vasıflandırma beyinde tamamen silinecek, yeni bir program üzerinden yürünecektir. Yoksa sittin sene iktidardan bahsedemezsiniz.
Sol/sosyal demokrasi üzerine, önümde dünya kadar makale, kitap var. Teknik izahlara girmek manasız.
Bülent Ecevit’in adını özellikle belirtmem, başarı ve başarısızlık noktasında şimdiki CHP’yi ikaz içindir.
Ecevit bir yere kadar var olmuştur. Ötesi için nasıl bir yol çizilmeli ve nereye kadar bu yol takip edilmelidir?
Kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşme”yle, bir çizgi belirledi ama ikna edici olabildi mi?
Üstelik kendisinin “Alevî” kimliği üzerindeyken ve bu kimliğini, muarızları el altından alabildiğine kullandıkları, ayırımcılıkta sınır tanımadıkları bir zamanda, geldiği yeri görürsek, üzerine gidilmemesi gerektiğini de anlarız.
Kemal Kılıçdaroğlu yenilmiştir; ama “zafer”le yenilmiştir. Alnı aktır.
K. Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın CHP’nin genel başkanlığından istifa etmek zorunda kalmasının ardından 22 Mayıs 2010’da yapılan kongrede CHP genel başkanlığına geçti.
Onun genel başkanlığında girilen seçimlerde CHP’nin aldığı oylara bakalım:
2011 seçimlerinde %25,98, 7 Haziran 2015 seçimlerinde %24,95, 1 Kasım 2015 seçimlerinde %25,32, 4 Mayıs 2018 seçimlerinde %22,7, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde %25,35 oy aldı. Son seçimde ittifak oyların çıkarırsak, %22- %23 oranında oy aldığı söyleyebiliriz.
Son iki seçimde düşüşle beraber, ikinci parti olarak CHP’den sonra gelenlerle arasının çok açık olduğu görülür.
K. Kılıçdaroğlu partinin aldığı oyları belli oranda tuttu. Düşünün CHP, 1999 seçimlerinde, Deniz Baykal’ın genel başkanlığında yüzde 8,71 oy aldı, Meclis’e giremedi. Sonraki seçimlerde, Deniz Baykal’ın genel başkanlığında CHP’nin aldığı oylar: 2002’de %19,39, 2007'de %20,88.
K. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 48’e dayanan oyu, önce iktidardakileri düşündürmeli. Devletin bütün imkânları, çeşitli vaatler ve korkularla hemen bütün basın yayın organları kullanılarak girilen seçimde Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 48 oy alması, halkın iktidardan bıkkınlığı çok açık gösteriyor.
K. Kılıçdaroğlu’nun aldığı bu oyu, hiçbir surette CHP’ye yamayamayız. CHP esas olsaydı, son seçimde oyu %25,35’te kalmazdı.
CHP’de değişim kişiye bağlı değil; zihniyete bağlı. Elbette kişinin önemi var; ancak, zihniyetle ölçtüğünüzde, kişi çok geride kalır. (Devam edeceğiz.)