CHP yeni çizgisini belirlerken... HDP nerede duruyor (1)
Kapatılma korkusuyla Yeşil Sol Parti çatısı altında 14 Mayıs 2023 seçimlerine giren HDP neden geriledi, sorusu her yerde soruluyor. HDP'liler dışarıya pek renk vermeseler de içlerinde çatırtı sesleri geliyor. Burada Kandil'in tavrı de önem taşıyor.
PKK varsa HDP var, PKK yoksa HDP yok. PKK ne derse o. Hem bölücü olacaksın hem ayrı çizgide yürüyeceksin!.. İçinde bir sosyalist damar yer etmişse, bölücülüğü, PKK'nın inisiyatifinde silahların gölgesinde yürütebilirsin ancak!
HDP gibi etnikçi/ayırıcı başka partiler, teşekküller de bulunuyor. Hangisini biliyorsunuz:
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Azadi Partisi, Devrimci Demokratik Kürt Derneği (DDKD), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürdistan Demokratlar Platformu (PDK) ve Kürdistan Demokrat Partisi...
"Dış güçler" herkese değil; kullanabileceklere kucak açar. PKK varlığının, ABD'ye, Avrupa ülkelerine ve hatta Rusya'ya bağlı olmadığını kimse söyleyemez.
(Bir tarihte Kafkaslardaydım. Rusya Federasyonu sahasında, beni, PKK'lıların varlığını ispat için, eğitim yaptıkları bölgeye bile götürmeyi teklif etmişlerdi.)
Seçim öncesi söylemedim ama şimdi söyleyeceğim. Maalesef CHP yönetimi, HDP'yi hiçbir surette bölücülerin uzantısı olarak suçlamadı. Suçlasa bile bu kesin tavır değildi. Dil ucu suçlama. CHP içinde bir kişi çıkıp da "Hoop HDP'liler!.. Niçin PKK'ya karşı bir söz etmiyorsunuz! Derdiniz ne sizin?" diye sormadı.
Elbette CHP'lilerin, birkaç istisna dışında, HDP/PKK'ya karşı tavırları nettir ama, şu oy kaygısı var ya, o endişe susturuyor insanı!
İsmet İnönü'yü, 5-7 Mayıs 1972 CHP kurultayında devirip bu partinin genel başkanlığına oturan Bülent Ecevit, HDP'nin aynısı PKK'nın partisi HEP'le İsmet İnönü'nün oğlu Erdal İnönü'nün başında olduğu SHP ve yine CHP'den türeme Halkçı Parti'yi ağır bir dille tenkit etmiş, PKK'yla iş birliği yapıyorsunuz, demişti. O sözleri:
"Cumhuriyet Halk Partisi, Misâk-ı Millî'den doğmuş bir partidir. Yani Türkiye'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak için and içenlerin kurdukları bir partidir. O hâlde sırf Güneydoğu'da biraz daha fazla oy alabilmek için, Türkiye'yi bölmek istediklerini açıkça dile getiren kimseleri sırtında Meclis'e taşımış olan bir parti asla Cumhuriyet Halk Partisi'nin mirasçılığı iddiasında bulunamaz."
Ecevit, bu sözleri 32. Gün programında gazeteci Mehmet Ali Birand'ın karşısında söylemişti.
(M. A. Birand, Türkiye'de PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ı ilk cilalayan gazetecilerden. A. Öcalan'la 1988'de Lübnan'da, Suriye diktatörü Hafız Esad'ın tahsis ettiği Bekaa kampında ve sonra 1991'de Şam'da görüşmüş, samimî görüntü sergilemişti. (M. A. Birand için, bu köşede, 19 Ocak 2013'te çıkan "Sıradan gazeteci değildi!" başlıklı yazıma girebilirsiniz.)
Bülent Ecevit, benzer sözleri, 2000 yılında başbakanken, o sıra PKK bağlantılı HADEP'e göz kırpan Altan Öymen'in başında olduğu CHP için de sarf etmiştir.
*
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi'nde silkelenme zamanı. Yeni çizgisini belirlemek için, her şeyini ortaya koyacak, nerede hata yaptık sorusunun cevabını arayacaktır.
Bu arayışta, Bülent Ecevit'in tavrını da göz önünde tutarlar mı?
CHP'nin üçüncü genel başkanı, 1972'den 1980'a kadar partinin başında olan Ecevit, 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra CHP'ye dönmemiş, kendi partisi Demokratik Sol Parti'yi kurmuştu. (CHP'ye en yüksek oyu getiren de Ecevit'ti. 1977 seçimlerinde CHP yüzde 41.4 oy almıştı.)
Politikacı, elbette siyasî gelişmelerde işine yarayanlara bakacaktır; ancak, şunu da akılda tutmak gerekir. SHP'nin, HEP'i TBMM'ye taşıyarak, sağlayacağı avantajı -eğer avantajsa- Ecevit düşünemez miydi? O da ne söyleyeceklerse, neyi savunacaklarsa; Anayasa çerçevesinde, TBMM'de savunsunlar, silahlı örgütlerden uzak dursunlar, diye iş birliğine gidemez miydi? Giderdi elbette ama neticenin nereye varacağını kestirebilen tecrübenin ötesinde, ara ara küllendirse de şuuraltında yatan "millî hassasiyet" izin vermezdi.
(Devam edeceğiz.)