CHP, millî birliği garanti etmeli
Yergiler ve övgüler peş peşe... Bir partiden CHP destek bekliyordu. O parti yönetiminden destek çıkmadı.
Köklü partilerde bağlılık vardır ve hatta fanatizm vardır. Yönetimin aldığı kararları, o partiye oy verenler desteklerler. Ancak destek beklenen parti köklü değil; ârizî. Şartlar yeni parti kurmayı gerektirdi ve kuruldu. Sonra belli bir oran yakalandı; tabiî bu arzu edilen oran değildi; ama, yeni kurulan bir parti için yabana atılacak oy da değildi.
Sonrası malum. Altılı Masa çıktı ortaya. Git-geller, münakaşalar, ittifaklar... İttifak şarttı tamam ama, hangi şartlarda? Ve İttifak politikası yerli yerince yürütülebiliyor muydu?
Çok düzensiz, orantısız ittifak yapılmıştı. CHP fikriyle hiçbir bağlantısı olmayan partilere 39 milletvekilliği takdim edildi. Kamuoyu yoklamalarında o partilerin oy oranlar yüzde 1-2’yi geçmiyordu. İttifak kuran partilerin genel başkanları, milletvekili adayı olmuyor, cumhurbaşkanı yardımcısı oluyorlardı. Cumhurbaşkanlığından da yardımcılığından da oldular. Aslında milletvekili seçilmeliydiler. Motivasyon için gerekliydi. Bunu bile düşünmediler. Akılları sıra mütevazı davrandılar.
Tekrar ediyorum, en büyük yanlışlık Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrardı.
Elbette Kemal Kılıçdaroğlu, herkesle barışık olmak için çok çalıştı ama CHP’den çıkacak bir cumhurbaşkanı adayı için halktan seçilecek oyu almak mümkün değildi. Bütün sağ-milliyetçi oyları toplayacağı düşünülen, ilave katı CHP’lilerden ve diğer sol partilerden destek alması için hesaplar yapılan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, 10 Ağustos 2014’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 38,44 oyda kalmıştı. K. Kılıçdaroğlu’nun yüzde 48 oyunun kaynakları üzerinde mutlaka kafa yorulmalıdır. Özellikle CHP’nin yeni yönetimi bunu tahlil etmelidir.
“Sol” CHP’nin sırtında kamburdur ve bu kesindir. “Sol” denilerek, hiçbir surette iktidara getirecek oy alınamaz.
Önceleri, yıkıcılara bölücülere mesafe konarak, “sosyal demokrasi”yi karşılayan “sol” dendiği anlar da oldu. Belli oranda oy alındı ama etnikçilere, bölücülere, yıkıcılara kapı aralandığında, hiçbir surette oy yükseltilemeyecektir. Bu bilinmelidir.
CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel’in “sol” ısrarı üzerine çok geldik. Kendisi, “yıkıcı”, “bölücü” isimleri öne çıkarınca ister istemez Türkiye bütünlüğünü savunduk, millî birliğimizi savunduk.
Hak yememek için şunu yazmalıyım. Özgür Özel, kıyıdan kıyıdan mahpus Selahattin Demirtaş’ı savunmuş, Abdullah Öcalan’ın üzerine gitmiştir. S. Demirtaş’ı savunmasında “kanunî” zaruretlerden dolayı hak payı vardır. CHP Genel Başkanı seçildikten sonra KKTC’ye gitti. Orada konuştu. Haber şöyle:
“Özgür Özel, KKTC’de yaptığı açıklamada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ‘Abdullah Öcalan'dan medet umacağıma Selahattin Demirtaş'a yapılan hukuksuzluğu eleştirmek çok daha izah edilebilir bir şeydir. Selahattin Demirtaş bir partinin genel başkanıyken alındı, cezaevine kondu ve birçok hak ihlal kararlarına rağmen hâlâ orada tutuluyor. Oysaki kendisi 40 bin kişinin katili Abdullah Öcalan'la mektup arkadaşlığı yapmaktadır. Ondan mektup alıp, yerel seçimlerde mektup okutturmaktadır’ ifadelerini kullanmıştı.” (Rudaw, “Özgür Özel'in Öcalan-Demirtaş karşılaştırmasına HEDEP’ten sert tepki!”, 15 Kasım 2023)
Tabiî Özgür Özel’in bu sözleri HEDEP/PKK kanadını kızdırdı. Çünkü HEDEP/PKK için öncelik Abdullah Öcalan’dır. Zaten Selahattin Demirtaş da önceliği ona vermiş, “Heykelini dikeceğiz.” demişti. Özgür Özel’in “40 bin kişinin katili Abdullah Öcalan” sözü bence samimi... Günün şartları içinde söylenmiş bir söz değil.
Esas olan halka inebilmek... Halkı ikna etmek.
Mahallî seçimlerde nasıl yol takip edilecek? Göreceğiz.