CHP bu kafayla giderse...
CHP’de genel başkanlık yarışı kızıştı. “Sol!.. Sol!..” diye bastırıyorlar
Aha yazın şuraya!.. CHP “sol” dedikçe geriye döner. Tüzüğünde bile “sol” var. Hem de “Amaç” maddesinin birinci sırasında. Vermiştim.
“Sol” deyince ne anlaşılır? (Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi’ni ayrı tutacağız. Ecevit, 1974’te Kıbrıs Barış harekâtında, 1999’da Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildiğinde başbakandı. Bu dönemlerde biraz oy yükseltti, sonunda dibe vurdu. Yani “solcuyum” diyerek oy almadı, yine dayanağı “milliyetçilik”ti.)
Türkiye’de sol, PKK ve diğer dışa bağımlı, eli silahlı sol hareketlerle bir anılır.
CHP’nin de sol liderler zaafı, asıl çizgilerini “demokratik sol”da değil, “komünist sol”da göstermesidir. (Ecevit’in, 12 Eylül 1980 darbesi öncesi tavrını bir inceleyin, neler görürsünüz. Dönemin kitaplarını da hatırlatayım: Ahmet Kabaklı’nın Bizim Alkibiyades - Ecevit, Uğur Tekin’in Ecevit'in Günah Galerisi. Ayrıca bir yüksek lisans tezine göz atın: Hayrettin Alparslan Çelik, Tarihsel Bağlamın Aktöre Etkisi: Bülent Ecevit’in Çelişkili ve Tutarsız Sol Fikirleri, Atatürk Üniversitesi, 2020)
Ecevit’in sonra “Türkçü” yönü ağır bastı. Adını koymasa da bir “Turancı”ydı artık. İlk gençlik şiirlerini Türkçü dergilerde yayınlandığını da bilelim. (Sovyetler dağıldıktan sonra Türk topluluklarına dikkati çeken de Bülent Ecevit’tir. 6 Ekim 2020 tarihli “Ecevit'e 'Turancıydı' diyebilir miyiz?” başlıklı yazıma girebilirsiniz.)
Çözüm/Çözülme döneminde, “İmralı Ziyaretgâhı”na, HDP’liler gönderilip Abdullah Öcalan’dan akıl aldırıyorlardı. Bir ziyarette A. Öcalan, Sırrı Süreyya Önder’e dönerek ne diyor biliyor musunuz: “Sen Adıyaman’dan bilirsin. Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai İsyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmanclar da, Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular tarihi milliyetçilere bıraktılar.” (İmralı Notları, s. 21)
A. Öcalan, “Ziyaretgâh”ta, bir şey daha söylüyor HDP’lilere:
“Biz bu sureci solun da önünü açmak için yürütüyoruz. Sol dirilecek, bastırılan solun onunu acıyoruz. Onların da legalleşmesi gerekiyor. Burjuvazi zor ile bastırdığı için biz illegaliteyi seçmek zorunda kaldık. Yoksa normal olan legalitedir. Parlamentonun ileride yapacağı çağrıyla sol da legalleşecek. AKP muhafazakârdır, diğerleri milliyetçi-ulusalcı. Arada muazzam bir boşluk var. Sol bunu doldurabilir. Mustafa Suphi’lerden bu yana sola yapılanların hesabını soracağız. Ben sol gelenekten geliyorum. Ama sosyalizmi bilimsel ele alıyorum.” (s. 50)
A. Öcalan gibi bir tecrübeli yıkıcı/bölücü, solu sosyalizmle (=komünizmle) birleştiriyor.
Kaç defa yazdık. “Sol” deyine A. Öcalan’ın söyledikleri anlaşılır.
1999’da Türkiye’ye getirildikten sonra Jandarma İstihbarat Dairesi’ndeki sorgusunda “sol”un, Türkiye’deki asıl çizgisini ortaya koymuştur:
“1995 seçimlerinde Refah Partisi oluşan ortamda dinî konuları kullanarak bizim potansiyelimizdeki oyları aldı. Aslında bu bir Türkiye’ye karşı tepki oylarıdır. Sol gruplardan ÖDP, EMEP gibi partilerle birlikte Cephe Partisi kurulsun dedim.” (Arslan Tekin, İmralı’daki Konuk, s. 37)
“1996 yılında TİKB, TDP ve Kıvılcım ile bir platforma girdik. Ortak kararlar aldık. Birleşik Devrimci Cephesi’ni kurduk. / Avrupa’daki sol örgütlerle aramızda güç birliği anlaşması bulunmaktadır.” (s. 73)
Takip ettiğim Abdullah Öcalan’ın duruşmalarında, o kadar çok “sol” kavramı geçiyordu ki, saymakla bitmez.
Hem “Atatürk” diyeceksiniz hem “sol”... mümkün mü?!
Sonra CHP’de genel başkanlığa aday olanlara bakacağız; ne kadar soldalar.