Ceza yargılamasının utanç dönemi!
OdaTV Haber Müdürü ve Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, muhabir Hülya Kılınç ve OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan'ın tutuklanmasının, OdaTV internet sitesinin tümüne erişim yasağının konulmasının ardından gazetemizin yazarlarından Murat Ağırel de Pazar günü sabah 04:30 civarında savcılığın verdiği tutuklama istemi ve gözaltı kararı üzerine yapılan duruşma sonucu hem tutuklanması hem de tahliyesi yönünde iki ayrı iradeyi aynı anda barındıran bir kararla tutuklandı.
Nereden başlasam bilemiyorum. Hukukun kan ağladığı bir dönemden geçiyor, ceza yargılamasında da dönemle paralel, unutulmayacak kararlarla karşılaşıyoruz.
* Öncelikle, Terkoğlu ve Ağırel'in karşılaştığı sabaha karşı yapılan gözaltı uygulamalarının tek amacı masumiyet karinesini ortadan kaldırarak, yandaş basın tarafından yapılan taraflı haberlerle söz konusu kişiler için kamuoyunda "suçlu" algısı oluşturmaktır. Nitekim, gerçekler er ya da geç açığa çıkacak, er ya da geç hukuk işleyecek ve gazetecilerin suçsuzluğu ortaya çıkacak, ancak aynı gazeteler bunu tutuklanmalar kadar haber yapmayacakları için gündemi sınırlı kaynaktan takip eden vatandaşlar bu aklanmadan haberdar olamayacaktır. Gece yarısı evden alınarak yapılan bu tutuklamaların hukuki yanı bulunmamaktadır.
* Bununla birlikte her tutuklulukta ısrarla yazıyoruz; tutuklama "son çaredir".
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması halinde,
- Kaçma veya delilleri yok etme, değiştirme, gizleme tehlikesinin bulunması durumunda uygulanır. Kaçma ve delil karartma şüphelerinin dayandırıldığı "somut olayların" bulunması gerekir. Adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağı da gerekçelendirilmelidir.
- İşlendiği iddia edilen suçun CMK m.100/3'te sayılan katalog suçlardan olması tutuklamanın mecburi olduğu anlamına gelmez.
* Ağırel hakkında, aynı karar metni içerisinde "hem ev hapsi ile tahliyesine hem adli kontrolsüz serbest bırakılmasına hem de tutuklanmasına karar verilmesi" ceza yargılamasının son zamanlarda nasıl dehşet verici bir hale geldiğinin göstergesidir.
* Tutuklamaya sebep gösterilen istihbarat bilgilerinin ifşa edildiği iddiasının yalnızca bir paravan olduğu açıktır. Nitekim, ifşa edenin gazeteciler olmadığı belgelenmekle birlikte bu tutuklamalar, bireylerin ellerine vurulan kelepçenin çok daha ötesinde demokrasiye vurulan kelepçe niteliği taşımaktadır.
Pazar günü yazdım, tekrar yazıyorum: Demokrasi, ancak muhalefet yapılabilen ortamda vardır.
* Bununla birlikte, bu yapılanların Ağırel, Terkoğlu, Pehlivan gibi gazetecileri susturmaya yaramayacağı yaptıkları açıklamalardan anlaşılmakta olup, kamuoyu nezdinde de 'uyanışları' arttırmaktadır.
* Buna rağmen, 47 Baro başkanının imzaladığı açıklamadan şu ifadeleri de eklemek yerinde olacaktır: "Kamuoyunu ilgilendiren, halkın öğrenme ve tartışma hakkı bulunan hallerde, devletin güvenlik ihtiyacı ile halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü çatıştığında, ifade özgürlüğü belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne geçer."
Daha söylenebilecek çok şey var ancak bu kadarını değerlendirdikten sonra bile, şunu rahatça söyleyebiliriz ki; bu gazeteciler, delil karartma şüpheleri bulunduğundan değil, karartılan gerçekleri açığa çıkartma başarıları yüzünden tutuklanmışlardır.
***
Okuma Önerisi:
1. Murat Ağırel - Sarmal
2. Barış Terkoğlu/ Barış Pehlivan - Metastaz
***
Günün sözü:
"Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir." George ORWELL