Çerkezlerin meselesi

İbn Tagriberdi’nin Türkçesi yeni çıkan, Mısır Memlûklarını anlattığı En-Nücûm ez-Zâhire’sinden bahsederken, Türk-Çerkez ayırımı yapılamayacağını demeye getirmiştim. Erdinç Gültekin Bey, bir e-posta gönderdi:
“‘Sıra hilafet talebinde’başlıklı yazınızın son paragrafında Çerkeslere yönelik düşünceniz, sanırım biraz çalışmaya ihtiyaç duyuyor.
Türkiye’deki Çerkeslerin kimi kendisini entegre, kimi de Türk’ten ayrı görmektedir. Dar anlamda ‘Çerkes’ Adige halklarını ifade eder; fakat geniş anlamda ise Adige-Abhaz (Türk asıllı) Karaçay-Balkar, Oset vs. tüm ‘Kuzey Kafkasya’ kültürünü taşıyan toplulukları tanımlamak için de kullanılır. İşte asıl Ülkücüler olarak dikkat etmemiz gereken, şimdiye kadar yerel kaygılarımız dolayısıyla hep tersten baktığımız ve bilmediğimiz nokta buradadır.
On yıl öncesine kadar, daha doğrusu Avrasya feribotunun kaçırılışına kadar, Kuzey Kafkasya toplulukları kendilerini bu ‘ortak kimlik’ ile tanımlamaktan geri durmazlardı. Avrasya feribotu eylemini gerçekleştiren kişiler Çeçen değil, Türk vatandaşı Çerkeslerdir.
Fakat bu hâdiseyle gün yüzüne çıkan, Rusya’nın Kuzey Kafkasya faaliyetlerine zarar veren, aidiyet fikri hedef alınmıştır. Çeçen direnişine gerek Kuzey Kafkasya ve gerek diasporadaki Kuzey Kafkasya halkları, bu aidiyet fikriyle tam destek vermişler, savaşa gönüllü olmuşlar, davaya (‘Bağımsız Kuzey Kafkasya’) hizmet etmeye çalışmışlardır.
Daha sonra, güya İslam’ın hizmetindeki AKP hükûmeti tarafından Çeçenler için toplanmış yardımlara, banka hesaplarına el konulmuştur.
Rusya, 1864 yılında, Kuzey Kafkasya halklarını sürgün etmiştir. Kuzey Kafkasya, Rusya’nın sıcak denizlere inmesi hedefinin önündeki önemli bir engeldir. O bölge, Türkiye’nin tampon bölgesidir.
Kuzey Kafkasya halklarının en büyük zaafı, bir ‘millet’ teşkilatı oluşturmamış olmalarıydı. Bu zaaf, diasporada da fark edilmiş, daha düne kadar Adige, Abhaz, Çeçen, Oset vs hepsi kendilerini ‘Çerkes’ olarak tanımlamakta, ve geri dönüş ve bağımsızlık idealini taşımaktaydılar. Son 10 yılda gelinen nokta ise, Rusya’nın hayati çıkarı nedeniyle Çerkes, yavaş yavaş Adige-Abhaz olarak sınırlanmaya başlanmıştır.
Bizde bir güzel Çerkesleri tamamen asimile edip yurtlarıyla düşünce bağlarını kopartıp, Rusya’ya bir güzel hizmet edelim. Buna da milliyetçilik mi diyelim? Hayır, tam tersi, Kuzey Kafkasya halklarına milliyet şuuru aşılamak, birleştirmek, dillerini geleneklerini yaşatmaları sağlamak için var gücümüzle destek olmalıyız. Nihai hedef ise ‘dost ve müttefik’ Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin tekrar kurulması olmalıdır.
Yurtlarıyla bağları koparılmış bu halkların, bulundukları milletlerin içinde de tamamen eriyip yok olmalarını sağlamaya, bir de bizler mi hizmet edelim? Bu ‘Ülkücülük’mü olacaktır?
Erdinç Gültekin


***


Daha önce “asimilasyon da güzeldir” diye yazmıştım ama bir başka anlamda itiraz var.

Yazarın Diğer Yazıları