‘Cansız nesneler ve semboller’

Siirt’te komiser Osman Demir’i şehit eden PKK’lının naaşı defnedilirken sadece altı kişi varmış.
Allah Allah!...
Nasıl olur?
Ya adam PKK’lı değil, ya PKK’nın o sıra “Yapma!” dediğini yaptı ya da cenazenin kalkacağından kimsenin haberi olmadı.
PKK için cenaze töreni demek dayanışma, birliği pekiştirme, birbirine sahip çıkma anı
demektir.
Elhak PKK bunda doğru düşünmektedir.
İnsanlar en çok yasta birbirlerini anlarlar.
Prof. Dr. Vamık Volkan: “Etnik grubun ölü üyeleri önemli bir bağlantıdır. Cansız nesneler ve semboller genellikle idealize edilir” der. (Politik Psikoloji, s. 34)
Anadolu’da taziye evleri hususî düzenlenir. Bütün yöre cenazeye gelir. Güneydoğu’nun PKK’sız günlerinde de cenaze dayanışması son haddindeydi. Şimdi bir de “etnik birlik” eklendi. Hisler “yas”tan “intikam”a dönüşünce insanların beyni çok kolay yıkanıyor; yöre insanı cenazeye sahip çıkıyor veya kendisini sahip çıkmaya zorluyor.
Öcalan yakalanmadan önce Güneydoğu’da röportaj yapmış ve çatışmaların olduğu derelere kadar girmiştim. Beni götüren eski PKK’lılardı. Birinin evinde de misafirdim. Bir dere yatağının yamacını göstermişler ve: “Çatışmalarda ölen PKK’lılar buraya gömülüyormuş” demişlerdi.
Şimdi, her şey PKK’nın lehine, iktidar dahi PKK’yı kolluyor vaziyette ya... Toplu mezarlardan bahsediliyor. Orayı burayı kazıyorlar, kimi bulursa hemen hapse atıyorlar!
Evvelden PKK’lının naaşı ailesine verilmiyordu. Verilirse PKK’nın bunu nasıl istismar edeceği, ailenin matemini nasıl kendi lehine çevireceği biliniyordu. Toplu mezar meselesi sanırım bundan... Vurulanlar ister istemez bir yere gömülüyordu.
Şimdi ailelere teslim ediliyor; alın oğlunuzu, kızınızı çatışmada öldü... İstediğiniz gibi tören yapın... Ne olursa olsun devlet cenazeyi aileye teslim etmelidir.
Ama... Asla cenazenin istismarına da izin vermemelidir.

***


Silvan’daki çatışmada 13 askerimiz şehit düştü. Yedi PKK’lı da öldürülmüş.
Türkiye ayağa kalkmışken, herkesin öfkesi doruktayken PKK’lıların naaşı, ailelerine tören düzenleyin diye teslim edilirse PKK ile mücadelenin bir anlamı olmadığı açıktır.
Bir tarafta insanlarımız bölücülüğü lanetlerken, bir tarafta bölücüler “Ülke için şehit düştü” diye ağıt yakmayı teşvik ederlerse ve bunun sonunun nereye varacağı görülmediyse, söz bitmiştir!




PKK milletvekillerinin şımarıklığı

PKK’nın milletvekili seçtirdiği Emine Ayna “Demokratik özerklik” isteklerinin “tartışma ihtimali” nin dahi olmadığını söylemiş.
Ne kadar emin kendisinden...
Ey hükûmet!
Bu gibilerini şımarttın ve başımıza oturttun! (“Oturttun” yerine aslında hangi kelimeyi kullanmak istediğimi biliyorsunuz!)
Şimdi uygulamaya geçecekler... Belediyeler ellerinde... Her şeyin bittiğini sanıyorlar.
Ya İçişleri Bakanlığı bütün belediye başkanlarını Anayasa’ya aykırı hareketten görevden alırsa...
Bazı gazeteciler bunların çıkışlarını ciddî sanıyorlar; “Dönüşü olmayan yola girildi” diyorlar.
Şerafettin Elçi de, Altan Tan da PKK’nın milletvekili seçtirdiği isimler.
Şerafettin Elçi, devlet umuru görmüş bir isim nihayet... “Bağımsızlık tek taraflı olur ama özerklik olmaz!” diyor.
Karşı tarafın rızası olmadan nasıl “otonomi”yi uygulayacaksın!
Bağımsızlığı da gerçi uygulayamazsın ama “İlân ettim” der, işin içinden çıkarsın.
Altan Tan da, hayret, yeni efendilerine karşı çıkmış. Zaten demiştim... Yeni parti kurabilir diye...
Sözlerinin önünün arkasının ne olduğunu bilmeden konuşup duran PKK milletvekilleri ne zamana kadar şımarıklıklarını sürdürecekler?
Esas mesele Öcalan...
En son “Şiddeti artırın!” dedi.
Onu hâlâ el üstünde tutacak mısınız?!

Yazarın Diğer Yazıları