Bütün aşiretler toplandık!...
Suriye'de aşiretler toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Önceki gün Azez'de 600 aşiret lideri bir araya gelmiş/getirilmiş. Birlikte hareket edeceklermiş. İçlerinde Türkmen, Kürt, Arap aşiretleri varmış.
Türkmenler kayıtsız, şartsız, itirazsız Türkiye'ye bağlılar. Kürt aşiretlerini de Türkiye dışında düşünemiyorum. Zamanında Kuzey Irak'ta kendim gözledim: Halk, Barzanîlerin, Talabanîlerin, sapkın ideolojilerin pençesinden kurtulabilseler hemen Türkiye'ye yönelecekler.
(Ekrem Mantık'ı rahmetle anmak istiyorum. Barzanîlerin Erbil valisiydi. Bombalı saldırıda hayatını yitirdi. Kendisiyle, makamında, samimî bir sohbetimiz olmuştu. Barzanî'nin yardımcısı Sami Abdurrahman'la da konuşmuştum. Ama Ekrem Mantık'ı ondan ayırıyorum.)
Arap aşiretlerinin birçoğunun Türkiye'yi istemeyeceğini söyleyemeyiz.
Aşiretçilik, İslâmda tefriktir, ayrılıktır, husumettir. Nerede böyle gruplaşma varsa bilin ki, İslâmdan sapma da vardır. İslâm aşiretlere İslâm yeteri kadar anlatılamamış. Kur'ân yeteri kadar idrak edilememiş ki, aşiret taassubu sürüp gitmekte...
Ha cemaatçilik/tarikatçılık, ha aşiretçilik. Ancak... Kabile zihniyeti var olduğuna göre nasıl "fayda"ya dönüştürebileceğimize, aralarındaki kalın sınırları nasıl incelteceğimize kafa yormamız gerekir. Belli ki, Ankara kafa yoruyor. Kaç defa bu aşiret liderlerini gerek Ankara'da, gerek, İstanbul'da, gerek Şanlıurfa'da, gerek Suriye'de toplandık... Ama kellim kellim lâ yenfa!
R. T. Erdoğan, "Fırat'ın doğusuna harekâta başlıyoruz." dediğinde 14 Aralık'ta "Arap Aşiretleri ne yapıyor?" başlığı altında bir yazı yazmış, "Cahiliye Dönemi'nde aşiretler birbirlerini kollamaktan helâk olmuşlardı!" demiş, yazıyı "Türkiye, Suriye'de, PKK'ya karşı bir harekât başlatacak. Arap aşiretleri neden topraklarına sahip çıkmıyorlar?! Bizimle birlik olanlara bir sözümüz yok ama biz harekete geçtikten sonra hazıra konacaklara kapıyı göstermeliyiz." diye bağlamıştım.
Umudum yok ama, denemek mecburiyetindeyiz. Aşiretler, ister gönüllü, ister iteklememizle bir araya gelsinler, Suriye'de, ne Rusya, ne ABD, ne Fransa, ne İngiltere ve ne de İsrail at koşturabilir. PKK'nın esamesi bile okunmaz.
Öncelikle Kürt aşiretlerini kazanmalıyız. Onlar da bizim uzantımız, bizim akrabamız. Sıkıştırıldıklarında Türkiye kucak açmıştır. PKK'nın eline kalırlarsa neleri kaybedecekleri tane tane anlatılmalıdır.
R. T. Erdoğan, Trump'ın, "Suriye'den çekiliyoruz." sözü üzerine, "Harekâtı biraz bekleteceğiz." dedi.
Ankara, bütün ağırlığıyla, Suriye'nin gerçek sahiplerine, topraklarını savunmaları gerektiği anlatmalı ve hatta onları icbar etmelidir. Toprağın sahiplerinin tek hamisi olabilir; o da Türkiye. Bir zamanlar o topraklar bizimdi. (Kırımlı Cengiz Dağcı da rahmet istedi. "O Topraklar Bizimdi" romanını ta lise yıllarında okuduğumda nasıl içim kıyılmıştı!) Suriye ile 911 km.lik bir sınırımız var. Suriye uzantımız, demektir.
ABD, manevra yapıyor. Dediğimiz gibi, PKK'ya bu kadar "yatırım"dan sonra, "Biz gidiyoruz, kalın sağlıcakla!..." diyebilirler mi? Mümkün değil. Kokusu yakında çıkar.
R. T. Erdoğan, Türkiye dış politikada destan yazmasından bahsediyor.
Fırat'ın doğusunda, batısında her neredeyse, PKK silinmeden bir "destan" yazdığımız söylenemez.