Bürokratların particiliği
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı tartışmaların odağında. Onun, muhalefetin diline doladığı, gidip gelip fotoğrafını çektiği İstanbul’da mutena semtteki 45 metrekarelik mütevazı evinden bahsetmeyeceğim. Zaten Recep Tayyip Erdoğan, halka seslendiği bir pazartesi gününde bürokratına vefasını “orantısız” göstermiş ve muhalefetin ağzını kapatmıştı! Bürokratımız, evinin önündeki 200 metrekarelik mezbelelik araziyi kiralayarak tertemiz etmiş, tabiata büyük hizmet vermişti. Hepimiz aydınlatıcı açıklamalarından dolayı Reis’e teşekkür borcumuzun şuurundayız. Hiç küşüm çekmesinler!
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun Cumhurbaşkanlığı’nın sözcüsü.
Bir de Cumhurbaşkanlığı’nın resmî sözcüsü var:
Dr. İbrahim Kalın.
Demek ki, yeni rejimde Cumhurbaşkanlığı’nın iki sözcüsü bulunuyor.
Her ikisi de cansiperane reislerini savunuyorlar. Şimdi şu soru karşımıza çıkıyor: Cumhurbaşkanı neden tenkit ediliyor? Parti başkanı olduğu için mi, Cumhurbaşkanı olduğu için mi? Siyasî kimliğinden dolayı elbette. O zaman Ak Parti yönetimi savunması gerekmez mi, diye düşünüyorsunuz.
Daha önce de bu meseleyi girdim. Tenkit etmek için yazmıyorum. Yeni rejimi anlamaya çalışıyorum. Alışılmadık durumla karşı karşıyayız.
İbrahim Kalın 5 Mayıs’ta Reis’i yalınkılıç savunuyor:
“Darbe, junta, idam söylemlerinizle tarihin çöplük kutusuna yuvarlanıp gideceksiniz. Erdoğan nefretiyle kahrolacak, kininizde boğulacaksınız. Bu millet sizin hiçbir meşum planınıza geçit vermeyecek. Bu memleketi birilerine peşkeş çekmenize asla müsade etmeyeceğiz.”
Fahrettin Altun da İ. Kalın’dan farklı değil:
“Bu gayrı milli muhalefet şimdi de Türkiye’nin salgın sonrasında ekonomi alanında bir kriz yaşayacağı beklentisiyle ellerini ovuşturmakta, bu yönde küresel güç odaklarının ekonomi yönetimimize yönelik operasyonlarını ve hamlelerini açıkça desteklemektedir.”
Dahası var:
“O zaman şu soruyu sormak kaçınılmazdır. Kimden yanasınız? Dünyayı eşitsizlikler inşa ederek sömüren ve vahşi ekonomik düzenin temsilciliğini yapan küresel güç odaklarının hadsiz saldırılarından medet umduğunuza göre, Biz’den, Bu Ülke’den, Millet’ten, Türkiye’den yana değilsiniz!”
Yeni rejimde İletişim Başkanı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün faaliyet alanlarının neye göre ve nasıl belirlendiğini bilmiyorum. “Partili” gibi davranma yetkileri verilmiş mi? Sadece anlamak istiyorum.
İletişimci ve Sözcü, Ak Parti Genel Başkanı’nı savunacaksa, Ak Parti’nin yeri nedir? Neyi savunur?
AKP’nin hükûmette de bir rolü yok. Hükûmet TBMM Hükûmeti değil; Saray Hükûmeti (veya “Külliye Hükûmeti”) Tek bağlantı parti başkanlığı. Başkan’ın aynı zamanda cumhurbaşkanı olması. Bunun için mi, reislerin savunmada geri planda duruyorlar?
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in tivitlerine baktım. Parti sözcüsü olduğu hâlde, muhalefetle birbirine girildiği şu birkaç gün içinde attığı tivitleri itibarıyla, “devlet adamı” mesuliyeti taşıyormuş gibi davrandığını söyleyebiliriz. Darbe tartışmaları çıkardılar. Kim darbe yapmak istiyor, muhalefet hakikaten darbe çığırtkanı? 5 Mayıs’ta şu tiviti atmış:
“Cumhurbaşkanımıza ve milli iradeye karşı anti-demokratik çağrılarda bulunanlara karşı milletimizin iradesinin, demokrasimizin ve cumhuriyetimizin safında kararlılıkla durmaya devam edeceğiz. “Yassıada rejimi” bir daha asla bu topraklarda varolamayacak.”
Parti Sözcüsü, şu an için söyleyeyim, bürokrat İletişimci ve Sözcü’den daha ölçülü.
Yeni rejim kafa karıştırıyor. Herkesin yerinin açıklığa kavuşturulması gerekir.