Bunların yüzünden 'din'den uzaklaşacaklar
Dini yanlış anlıyorlar, Kur'ân-ı yanlış anlıyorlar... Onun için, imam hatiplerin yığıldığı, hafızlık havuzları kurulduğu, "dindar nesil" yetiştireceğiz diye partiye "militan" yetiştirildiği bir zamanda, insanların "din"e bakışının nasıl değiştiğini görmüyorlar, göremiyorlar!
Burada birçok defa ifade ettim. "Dışarıdan" değilim... Dini sizin bildiğiniz kadar bilirim, Kur'ân-ı sizin anladığınız kadar anlarım, dedim.
At gözlüklüler etraflarını görmüyorlar. Dünya nerede biz neredeyiz, farkında değiller.
Arapçayı kutsuyorlar. Güçleri yetse, bütün mektepleri kaldırıp imam hatip ve ilâhiyat fakültesi yapacaklar!
Teknolojinin her türlü imkânı elinizdeyken, hafız olmak isteyenlere önce Kur'ân-ın dilinin öğretilmesi gerekirken, metin ezberlenmesi neyi ifade eder?! Şu da bir gerçek ki, hafızlığı talep eden, öğrencinin kendisi değil velisidir. Hafızlık tedris edenlerin hemen hiçbiri bulûğ çağına ermemişlerdir ve kendileri için karar veremezler. Büyükleri onlara, Kur'ân-ı ezberlemeye zorlamıştır. Pek çok arıza, aile içi çatışma bu yüzden çıkmaktadır. Çünkü çocuk etrafını görmeye başladığında, temayüllerini idrak eder. Kendisini sorgular... Ya tümüyle ezberin içinde kalır ya tümüyle kaçar ya ilgisizleşir. Ezberle geçen zamanın hesabını kendisini yönlendirenlere, hâliyle ailesine sorar.
7 Haziran 2017'de yayınlanan "Hafızlık şart mı?" yazımı burada tekrar etmeyeceğim. Girip okuyabilirsiniz.
Arapçanın kutsanmasına dair yazıma gelen bir mektubu vereceğim:
"Arslan Bey neden İslâmın resmi dili olan Arapçayı devamlı eleştiriyorsunuz anlamış değilim. Kuran ancak Kuran'ın dili olan Arapça ve Arapça, Farsça yazılı olan PEYGAMBER Efendimizin hadisleri ile anlaşılır. Bugün kullandığımız dil Türkçe alfabesi olmamasına rağmen iki Latin alfabesinin karışımı olan bir oluşuma nasıl Türkçe dersiniz? İnanın aklım almıyor. Arapça yani Kuran dili hiçbir alfabe ile çeviri de yapılamaz. Bunu bilmeniz gerekir değil mi?"(A. A.) (İsmini açık yazmış. İznini almadığım için vermedim.)
Yazılarımı takip edenler, gerekli cevabı baştan verdiğimi bilirler.
Bu not, Arapça ile dinin bütünleştirilmesinin, dolayısıyla kutsanmasının bizi hangi noktaya getirdiğini gösteriyor.
İnsanlarımız yeteri kadar aydınlatılmadığı, Kur'ân hükümleri hakkıyla öğretilmediği, kolaya kaçıldığı için halkın zihninde Arapçanın "kutsiyet"i kalıyor. Çok basit: Kur'ân Arapça indirildiğine göre, Arapça kutsaldır, hâliyle Araplar da kutsaldır!
Hemen itiraz etmeyin. Arapçanın veciz ifadesi falan demeyin. Prof. Dr. Hamidullah'ın, Prof. Dr. A'zamî'nin ne yazdıklarını, neyi nasıl yorumladıklarını biliyorum.
Bir de meseleye şuradan bakalım: Sapkınlık alıp yürümüştür; insanlık batmıştır... Yol göstermek için Kur'ân indirilmiştir! (Kur'ân da Cahiliye Dönemi'ne dair ifadeleri okursanız sözlerimin üzerinde ister istemez düşünürsünüz. Dört ayette geçer: "Zannu'l-Cahiliyye" ("Cahiliye düşüncesi", Âl-i İmrân, 2/154), "El-Câhiliyyetü'l-ûlâ" ("İlk Cahiliye Devri", Ahzâb, 33/33), "Hamiyyetü'l-cahiliyye" ("Câhiliyye taassubu", Feth, 48/26), "Hükmü'l-câhiliyye" ("Câhiliyye hükmü/idaresi", Mâide, 5/50).
"Din bizden sorulur!" baskısı, hepimizi çok tehlikeli mecraya sürükler.
Samimi Müslümansanız takkenizi önünüze koyar, "Biz hangi yola saptık!" diye düşünürsünüz.