Bu tecrübe AKP açısından önemli!..
AKP Genel Başkanı, Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, -zorunlu da olsa- yerinde bir özeleştiride bulunmuş.
*
Ancak Sayın Erdoğan’ın özeleştiride bulunurken, ne kadar samimi olup olmadığı tartışılabilir.
Bu, özeleştirinin, seçimi kaybetmiş olmanın bir dışa vurumu olduğu da çok açık.
*
Çünkü Cumhur İttifakı’nın büyük ortağının, seçim meydanlarındaki tavrı…
Yaklaşımı…
Milletten sabır istemeleri…
Yetmedi, milletin adeta tehdit edilmesi sonrasında, dünkü ve bugünkü Erdoğan arasında ciddi bir güven sorunu yaşandığı görüldü ve bugünkü Erdoğan’ı, 31 Mart’ta ‘güven testi’nden geçirmedi.
*
Hatta Erdoğan, İstanbul’u…
Ankara’yı…
İzmir’i…
Mersin’i, bunlardan birini dahi geri alamadığı gibi elindeki birçok belediyeyi de Özgür Özel’e, yani CHP’ye teslim etti.
*
Sayın Cumhurbaşkanı özeleştirisinde ne diyor?
“22 yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart’ta bizi CHP’nin arkasına niçin attığını çok iyi analiz etmeliyiz. Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da var.” diyor.
Zaten o oy kaybının da en büyük nedeni AKP’de kan ve ruh kaybının olması, gurur ve kibrin ayyuka çıkması değil miydi?
*
Neden öyle diyorum?
Çünkü son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan dâhil, Bakan ya da milletvekilleri, milleti dinlemedi ve hepsi de Erdoğan’a yaranmak isteyerek, perşembenin gelişi çarşambadan değil, pazartesiden belli olmaya başlamıştı.
*
Sayın Cumhurbaşkanı özeleştirisinde:
“Bunun suçunu millete atmak ancak acizlerin ve gafillerin yöntemidir. Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur.” diyor ve devam ediyor:
“Bu masanın etrafında oturan ben dâhil, hiçbir arkadaşım bu sorumluluktan kaçamayız. Ancak böyle bir yenilginin suçunu önce kendimizde arayacağız.” diyor.
*
Hemen hatırlatalım Hatay’da ve Mersin’de daha birçok yerde keşke üstelik de Erdoğan’ın ağzından oy için millet tehdit edilmemiş olsaydı.
*
İşte bunlar ve daha fazlası alt alta konulup toplandığında, seçimin kaybedileceği çok net görülüyordu.
Erdoğan bunu nasıl göremez, anlaşılır gibi değil!..
Çünkü verilen sözler tutulamıyordu…
Enflasyon düşürülememişti…
Vatandaş evine ekmek götüremiyordu…
Döviz kurlarının yükselmesi engellenememişti…
Gençler umutsuzdu…
Kendisinden olmayan yerel yöneticiler devlet desteğinden mahrum bırakılmıştı…
Bunlar göz önündeyken, millet de Erdoğan’ı ikinci parti yaptı.
*
Peki bu neyi ifade eder?
Bu, milletle Erdoğan arasında -belki de bir daha onarılmayacak- bir yarık açıldığını ifade eder ki millet de 31 Mart’ta birinci parti yaptığı CHP ile bir ‘Güven’ sözleşmesi yaptı.
Bu sözleşme ne kadar sürer bilemem, ancak AKP, milletin güvenini kaybederken, CHP o güveni kazandı.
Kolay kolay kaybedeceğini de sanmam!..
Tabii bunda da Sayın Özgür Özel’in, İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyükşehir, şehir, ilçe belde belediye başkanlarının, ilerleyen süreçlerdeki performansları da çok önemli rol oynayacaktır.
Bekleyelim görelim.
*
Demek ki neymiş?
Millet sevdiğini baş tacı ederken, oradan da bir anda indirebiliyormuş.
*
Bu tecrübe de AKP açısından önemli bir tecrübe olmuş olsa gerek!
Bu tecrübe CHP’ye, aman dikkat!..
‘Güven kontrole mani değildir.’ de demektir.