Bu ne hınç bu ne kin!
R. T. Erdoğan, büyük ihtimalle İstanbul Belediye Başkanlığı'na oturacak olan Ekrem İmamoğlu için "topal ördek" dedi. E. İmamoğlu, bu "topal ördek" benzetmesini kendisince izah etti. R. T. Erdoğan'ın kastettiği ise başka. Ancak yerinde kullanmadı.
"Topal ördek" Amerikan siyasî kültüründen alınan bir örnektir. R. T. Erdoğan'nın bunu bildiği anlaşılıyor.
Miraç gecesi Çamlıca Selatin Camisi'ne gitmiş. Bilmiyorum sonra açılış töreni yapacak mı? Çamlıca'da İstanbul'un üzerine abanan cami, bir "Saray" camisi. Törensiz açılmaz!
(Ben mezarlık ortasında, bir AVM'nin otoparkında cuma namazı kılarken, onların saltanat camisi yaptırmaları kanıma dokunuyor. Bu camide benim payım da var, sizin payınız da. Payımı asla helal etmiyorum. O camiye harcanan parayla İstanbul'da kim bilir kaç tane cuma mescidi kurulur, halk sokak aralarında, umuma açık alanlarda selsebil olmazdı. Haram zıkkım olsun!)
Beyefendi camide diyor ki: "Çoğunluk bizde. Şu anda hâlâ her şey devam ediyor. Bunlar neye dönmüş biliyor musun, bunlar topal ördek."
E. İmamoğlu'na bunu sormuşlar. Şu cevabı veriyor:
"Kastedilen Meclis'teki bir üstünlük ise biz onu aşarız. Önemli olan hizmet değil mi? Öyle bir şeffaflık göstereceğiz ki toplum bile şaşıracak. Onlar görmedikleri şeffaflığı görecek. Ama topal ördek kastında topal veya çolak gibi engelli tariflerini kastediyorlarsa bence bundan çok alınanlar olur. Bakın Avcılar'da iki kolu olmayan pırıl pırıl belediye başkanımız var."
R. T. Erdoğan örneği biliyor, yanlış kullanıyor, E. İmamoğlu, bir maddî örnekle karıştırıyor.
(İstanbul Avcılar belediye Başkanı seçilen Turan Hançerli lisedeyken tarlada iki kolunu da patosa kaptırmış. Azminden hiçbir şey kaybetmemiş. Hukuk okuyor, yüksek lisans yapıyor. Daha birçok iş. E. İmamoğlu'ndan sonra İstanbul Belediye Başkanı görürsek şaşırmayalım.)
"Topal ördek" (Lame duck) Amerikan siyasetinde görev süresinin sonuna gelen başkanlara deniyormuş. Başkan olduğu hâlde kongrede, partisinin çoğunluğu sağlamaması için de söylendiğine dair izahlar olmakla beraber, örneğin özü birinci açıklamamızdır.
Cumhurun (=halkın) başkanı olması gereken zat, aşırı tavırlı. Makamının neyi kapladığını aklına getirmiyor.
"Cumhurbaşkanı"nın tarafsız olması gerektiği fikri benliğimize öyle işlemiş ki, yeni rejime alışamadık. "Partili cumhurbaşkanı"nın bu keskin, kinli, hışımlı, hınçılı tavırlarını bu yüzden yadırgıyoruz herhâlde! Turgut Özal, kendi cumhurbaşkanlığı için ne demişti? "Alışırsınız, alışırsınız." Ama halk alışamamıştı.
R. T. Erdoğan, yine geçen cuma cami çıkışında kendisini frenleyemiyor "biz" diyor, başka bir şey demiyor:
"AK Parti olarak 754 belediyeyi sadece biz aldık. İstanbul'un 39 belediyesi var. Bu 39 belediyenin 25 tanesini İstanbul'da Cumhur İttifakı-AK Parti aldık. Burada bir defa bir ders var. İBB Meclisi'ne gelelim. Şu hâliyle bile İBB Meclisi'nin kahir ekseriyeti AK Parti-Cumhur İttifakı'na aittir. Muhaliflerden daha fazla meclis üyesine sahibiz."
R. T. Erdoğan, bu sözleriyle, E. İmamoğlu için, "Ne yaparsan yap seni çalıştırmam!" demeye getirmiyor mu?
Bu tarz konuşmaları çok yadırgıyorum. Seçimi kazanan parti, bir hizmet götürecekse nasıl engellenecek?
Engellemenin halk nazarında bir artısı eksisi olmayacak mı?