Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Bu müessese gerçekten bekçilik mi?

Bir kişinin bekçi düdüğü hasretiyle başlayan tartışmalar, bekçilere geniş yetkiler sunan yasa teklifi ile zirve yaptı; ancak tüm tartışmalara, muhalefetin itirazlarına rağmen teklif komisyondan geçti. Şimdi…

Ele alınması gereken ilk soru şu: Bu müessese gerçekten "bekçilik" mi?

Bekçi mi, eğitimsiz polis mi?

"Yetkili bekçi" mi bu oluşturulan, yoksa "mesleki eğitimi olmayan polislik" mi?

Teklif yasalaşırsa ne olacak? Bekçiler:

Zor ve silah kullanma yetkisine sahip olacak. Yasanın verdiği yetkiye istinaden "durdurma" yetkisini kullanabilecek, kimlik sorabilecek. Suç işlenirken veya işlendikten sonra delillerin kaybolmaması veya bozulmaması için tedbir alabilecek…

Eee, bunlar zaten polislerin vazifeleri arasında değil mi?

Vasıflandırmalardan ziyade nitelikler önemlidir aslında. Söz konusu yetkilerle birlikte sözü edilen görev bekçilikten uzak, yerel bir polislik.

O halde neden polis yetmedi de bekçilerden bir güç oluşturulmak isteniyor?

Cevap basit: Çünkü oluşturması kolay. Bir ay 10 günlük eğitimle mis gibi, polis yetkileriyle donatılmış bekçi ordusu hazır. Hem, "devletin gözü kulağı olmayı kabul edene" de kapılar hemen açılabilir durumda.

Zira pek tabi teklifin yasalaşmasıyla yeni bir yönetmelik çıkacaktır ancak eskisinden farklı bir sınav sistemi getirmeyeceği varsayımıyla, bekçilerin yazılı sınavları ve fiziki yeterlilik sınavlarının sonuçları ortalama puana yüzde 25'er etki ederken; sözlü sınav sonucu yüzde 50 etkili olacak.

Özetle, insanları durdurabilen, zor kullanabilen, silah taşıyan ancak polisten daha az eğitim gören, baskı aracına dönme ihtimali oldukça fazla olan, yakında olumsuz sonuçlarını da tartışmaya başlayacağımız silahlı bir aktör ile karşı karşıyayız.

Güvenlik mi, özgürlük mü?

Köklerini 16. Yüzyılın sonlarında Thomas Hobbes'un görüşlerinde bulabileceğimiz, güvenlik için özgürlüklerden vazgeçme fikri, yakın tarihimizde 11 Eylül saldırısından beri özellikle Batı'da oldukça benimsenerek uygulanıyor.

Nitekim, ülkemizde de bu fikirden hareketle, polisin yetkilerini oldukça genişletmiştik. "Halkımızın güvenliği, halkımızın iyiliği için" artırılan yetkiler, çoğu zaman halkı korumaktan ziyade "devleti halktan koruma" amacına yönelik kullanıldı ama o da yetmedi.

Cumhurbaşkanımız,"Artık şehirlerimizin güvenliğini sadece kolluk gücü ile sağlayamayacağımız bir duruma gelmiş durumdayız. Her ülke ve toplum kendi ihtiyaçlarına uygun çözümleri kendi üretmelidir." dedi ve anlaşılan o ki, çözümü de bekçilerde gördü.

Ancak; "Ülkede güvenlik problemi nasıl bu seviyeye ulaştı?", "Suça eğilimli birey sayısı neden bu kadar arttı?", "Bu hususta Suriyelilerin payı nedir?" diye kafa yorup sorunun temeline inme gereği duyulmadı anlaşılan.

Bunlara kafa yormak yerine, seçilen yol ise şu gerçeği ortaya koydu: Bekçilerle asıl hedeflenen "vatandaşa göz kulak olmaları" değil, "devletin gözü, kulağı olmaları".

Ortaya çıkardığı problemler

Polis, polis koleji mezunu, hukuk eğitimi görmüş profesyonel eğitim almış kamu görevlisi olmasına rağmen, sahip olduğu yetkileri yine de tartışıyoruz. Neden? Zaman zaman ağır hak ihlallerine sebebiyet verdikleri için.

Peki, 41 günlük eğitimle sahaya çıkan bekçilerin sebep olabileceği hak ihlalleri…?

Durdurma yetkisinin kullanımı için gereken o "makul sebep" şartı, eğitim görmüş kolluk mensubu tarafından değerlendirilen bir unsur iken, bekçiler sebebin varlığını veyahut yokluğunu nasıl tespit edecek?

Özetle, hukuki ve toplumsal oldukça büyük sıkıntıları olan bir düzenleme daha hukukumuzda yer ediniyor ancak mâni olamıyoruz.

Tüm bu sorunlara ek olarak, teklifin komisyon görüşmelerinde muhalif vekilimizce dile getirildiğini işittiğim bir problemi daha ortaya çıkardı bu tartışma:

Muhalefet, "eğitim eğitim…" dedikçe açıklandı: Şu an görevli bekçilerin 7 bin 254'ü üniversite mezunu, 33'ü yüksek lisans mezunu.

Sevinmemiz mi gerekiyor şimdi bu bilgiye?

Tahsillerini farklı alanlarda yapmış binlerce üniversite mezunu gece yarısı sokaklarda mesai yapacak diye mutlu mu olalım? Yoksa lisans yetmemiş, bir de yüksek lisans eğitimi almış 33 kişiye ve binlerce üniversite mezununa kendi alanlarında iş imkânı sunamadığımız için utanalım mı?


dfs-004-001-006.jpg

Yazarın Diğer Yazıları