Bu kaçıncı hata?
AKP iktidarının geldiği günden bu tarafa ülkeye verdiği zararın haddi hesabı yok. Israrla zarar vermeye devam ediyor. Buna rağmen millet de bu zararları ısrarla görmezden geliyor.
İçinde bulunduğumuz darbe süreci en son faturayı gösteriyor. Ve son faturanın bilançosu ağır.
Halkın sokağa çağrılmasıyla sokağa çıkanların hayatını kayıp ettikleri bir tarafa, asker-polis pek çok insan da hayatını kayıp etti.
Türk Silahlı Kuvvetleri kendi içinde darbe yaşadı. Hem de iki kere ağır hasar aldı. Bunun sonucunda büyük tasfiyeler yaşandı.
Bütün bunlar basit, sıradan olaylar değil..
Askeri okulların ele geçirilmesinden başlayan, pek çok yetenekli gencin torpille, kayırmayla, haksızlığa uğratılarak yeteneklerin elinden alınmasıyla ilerleyen bir süreç. Demek ki ilk darbe, Türkiye'nin teminatı olan gençlerin yetenekli olanlarına karşı yapılmış.
"Darbecileri tasfiye ediyoruz" cümlesini kurmak ve buradan övünç çıkarmak kolay... Sen darbecileri tasfiye ederken aslında Türkiye'nin boşa harcanan yıllarını da tasfiye ediyorsun.
Etmeyelim mi diyebilirler...
Edeceğiz tabii.
Normalleşeceğiz.
Dünyanın öteki bütün toplumlarında orduların durumu, yetiştirilme tarzları, millî hâl ve vaziyetleri ne ise elbette bizimki de öyle olmalı. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak burada sorun o değil. Burada sorun, iktidardakilerin ideolojilerince doğru saydıklarının aslında yanlış olmasından kaynaklanan yıkımdır.
Şimdi sormak zamanıdır. Nitekim aklı başında yazarlar soruyor: İktidarın 15 yıl boyunca aldığı siyasi kararlar, çıkardığı kanun ve hukuki metinler ortada. Ülke hem dış ve hem de iç politikada ağır bedeller ödedi. Devletin bütün kurumları bunların iktidarı döneminde zarar gördü. Görmeye de devam ediyor...
Şimdi söyler misiniz; bu siyasetin ülkeye ödettiği bedellerin sorumluları kim? Bunlar hesap vermeyecek mi?
Mesela siviller sokağa çağrıldı ve öldürüldü? Bu bir siyasi karardır. Sonucu da ortadadır...
"Halkın demokrasi kahramanlığını" Köroğlu misali "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" deyip geçecek miyiz? Öyle değilse "her vatandaşın ülkesine bir borcu var kardeşim, ölenler de şehit oldu borcunu ödedi" mi diyeceğiz?
Başka?
Halkın içinden birileri, askerlerin kafasını kesti. Cinayet işlediler. Bu cinayetler "olur böyle vakalar" denilerek görmezden mi gelinecek, yoksa "arkadaş biz sokağa çıkın dedik ama kimsenin kafasını kesin demedik. Türkiye hukuk devletidir. Sınırı aşan cezasın çeker mi" diyeceğiz...
İdam benim işim değil
Kalabalıklar kelle istiyor, can istiyor...
Bahçeli herkesten önce atladı: "İdama varız..."
Ben yokum...
Öldürme yetkisi insanda olmamalı ve olamaz. İnsanı öldürme yetkisi de yaşatma yetkisi de Allah'ındır. Ben insanım ve ancak düzeni sağlamak için adalet ilkeleriyle çalışan bir hukuk düzeni kurabilirim. Kurduğum hukuk düzeni; akılla, bilimle çelişemez. Hakkaniyeti yok edemez. İnsan onurunu, haysiyetini yok sayamaz. Devlet olarak var olmamı engelleyenleri silahla çatışıyorsam, çatışmanın gereği olarak öldürebilirim ama çatışma bittikten sonra hukuk düzeninin gereğini yaparım. Bu sebeple ülkemde halkıma, vatanıma ve milletime zarar verenleri asla affetmem ve bin kere ağır müebbedi hak etmişlerse veririm..
Öldürme hakkını kendimde görmüyorum. Benim ülkücü anlayışım salt adalet üzerinden, hak edene hak ettiğini vermektir.
Ruhsatlı silah vermek
"Ruhsatlı silah verelim" demiyor mu Cumhurbaşkanı danışmanı gel de şaşma. Bu devletin neden çöktüğünü anladınız mı şimdi... Kılavuzun aklı bu çapta çalışıyor...
İdeolojiden beslenen akıl bu. Felsefe okumamış. Bağıntılandırma, ilişkilendirme kurmadığı için neden, sonuç, bağı kurarak düşünceyi temellendiremiyor...
Halk arasında buna düz mantık deniliyor...
Bu arkadaş, her yıl darbe olacak sanıyor. Olsa bile kontrolsüz kalabalıklara silah vermenin basit bir iş olduğunu düşünüyor. Bir düğün yerinde bile maganda kurşunuyla kaç kişi ölüyor haberi var mı acaba?