Bu çelişki ekonomiye de zarar verir
Doğası gereği, bozulmuşluk, sorun nerede fazlaysa, gündemin baş problemi olarak o ön plana çıkıyor. Tüm temel gereksinimlerimiz ve hayat kalitemizi arttıran etkenler parayla ilgili olunca, ekonominin kötü hâli, bizleri ekonomiden başka bir şey konuşamaz hale getirdi.
Alanı ekonomi olan yazarlardan ekonomideki yeni politikaların ne derece etkili olabileceğine dair değerlendirmeleri okuyabilirsiniz. Ben kendi alanım açısından meseleye baktığımda ciddi anlamda önemli bir eksik görüyorum.
Ekonomiyle ilgili ne söyleniyor?
Seçimlerden sonraki 2 aylık süreçte, yeni Bakan Şimşek’in izlediği politikaların bir ürünü olarak gelen zamlar bel bükmeye devam ediyor.
Ancak görülen o ki, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası’na atanan isimler, insanların bir umuda tutunmasını sağlamış vaziyette.
Herhalde, ne yaparlarsa yapsınlar, alacakları hiçbir kararın ülke ekonomisini bu hâle getiren inatçı politikalardan daha kötü olamayacağı fikri de umutların artmasında bir etkendir.
Ancak…
Yaklaşan yerel seçimlerde uygulanacak kampanyalar ve bunların ekonomiye yansımalarıyla ilgili endişelerimden bahsetmiştim.
Seçimlere kadar başlıca endişem açıklanacak olası müjdelerle ilgili… Zira Cumhurbaşkanı da “yılbaşına kadar” dişimizi sıkmamızı isterken, buna dair bir sinyal verdi.
Ekonomi ile ilgili konuşan devlet yetkililerinin ortak noktası zaten “diş sıkmamızı” istemeleri. Ancak Merkez Bankası Başkanı Akyol, bu süre için iki yıla işaret ediyor.
Daha gerçekçi ve güven verici bir süre olsa da yalnızca başkan Akyol’un hamleleriyle belirlenebilecek bir süre değil. Zira pek bahsedilmeyen, önemli bir eksik var.
Ne eksik?
Bu hesaplar yapılırken, unutulmaması gereken şey piyasada güven yaratmak için öncelikle adalet alanında güven verilmesi gerektiği.
Bu açıdan, geçtiğimiz günlerdeki bir konuşmada dahi adaletin neden güvenilir olmadığını görüyoruz…
Şöyle ki…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcı kura töreninde, “rakamların, Türkiye'nin son 21 yılda adalet hizmetlerinin kalitesinde aldığı mesafeyi, inkârı mümkün olmayan bir şekilde ortaya koyduğunu” iddia ettiği konuşmasında, adalet personeli ve “adalet sarayı” sayısındaki artışla övündü.
Adaletin kalitesini bina kalitesine indirgeyen konuşmanın devamında “Vazifenizi icra ederken, hukukun üstünlüğü ilkesine ve masumiyet karinesine ne pahasına olursa olsun bağlı kalmaya itina gösterin” diye telkinde bulunduğu taze hâkim ve savcılardan Kemal Kılıçdaroğlu’nu FETÖ ile ilişkilendiren sözleri nedeniyle alkış aldı.
Bunlar Anayasal sınırlamalara tabi olmayan Cumhurbaşkanının hükümetteki tek yetkili isim olmasının sebep olduğu çelişkiler. Bu anlayış sürdükçe de ekonominin düzelmesi mümkün değil.