Bölün denebilir mi?!
Once IRA ve ETA vardı. Şimdi MORO ve FARC çıktı. Bakın onlar nasıl anlaştılar, siz de PKK ile anlaşın ve bölün Türkiye’yi gitsin, diyorlar.
Her ülkenin şartları kendisine göredir.
“Bask modeli”ni yerinde görmek için İspanya ve Fransa’ya gitmiş, çatışmaya bile şahit olmuştum. Bir Arap ülkesinde de Filipinli Müslümanları tanıdım. Tesadüf, şu sıra ünlü Kolombiyalı yazar Márquez’un hatıraları elimde... İlk ayaklanmada, 1948’de, belki bir milyon insan ölmüş. Başşehir Bogota’da öğrencilik yıllarında şahit olmuş bütün olup bitenlere... Liberal lider Gaitán’ın öldürülüşünü ve katil sanılan kişinin linç edilişini, olayların çığırından çıkışını ve acımasızca bastırılışını dehşetle takip ediyor. Kendisini hâdiselerin içinde bulan biri daha var: Fidel Kastro... O sıra 20 yaşında, öğrenci temsilcisi olarak bir toplantı için Havana’dan Bogota’ya gelmiştir. Bu komünist lider sonra Küba diktatörü olacaktır. Márquez, Kastro’dan, “Çok iyi dost olduk” diye bahseder. Şimdi tıpkı PKK gibi Oslo’da masaya oturdukları FARC (Kolombiya Devrimci Silâhlı Güçleri), PKK gibi bir komünist örgüt. Silâhlı hareketler 1948’den sonra hızlanmış, 1964’te de FARC kurulmuş. Hükûmetle birçok defa görüşmüşler. FARC’ın efsanevî lideri Manuel Marulanda... Asıl ismi başka; bu isim ünleniyor. 2008’de, 78 yaşında kalp krizinden hayatını yitiriyor. Antlaşmalar bozulmak için yapılır. Zaman ne gösterecek bilinmez.
***
Ne IRA, ne ETA, ne MORO, ne de FARC, bizim örneğimizdir.
Türkiye’de yalnız PKK, yıkıcı bölücü faaliyet göstermiyor... Bir sürü harf yığını örgüt var. Daha yakın zamanda polislere suikast düzenleyen örgütün lideri hayatını geçen yıllarda yitirdi, örgüt ise hâlâ ayakta... Sivil uzantıları var; türküler söylerler, birçok tanınmış şarkıcı, türkücüye de propagandalarını yaptırırlar. Grup üyelerinden biri bir eylemde gözaltına alınsa fikir paralelliği kurulmuş gazeteciler, “masumiyet”lerini sıralayıverirler! Taraftar kazanmalarına gazeteciler ve türkücüler yardımcı olurlar! Sonuç alamayacaklarını bile bile inançla, kararlılıkla yürüyorlar, adamları gözlerini kırpmadan ölüme koşuyorlar.
Alevî kardeşlerimizi kışkırtmak, yandaş toplamak isteyen zaman zaman silâh patlatan örgütler de var. Dünyada neredeyse örneği kalmamış, kalsa bile değişen veya can çekişen komünist yönetimler ortada iken, bu örgütlerin ve etnik temelli yine aynı kaynaktan çıkmış PKK’nın, Marxist-Leninist fikirlerle (arada Mao’yu da katarak) beyin yıkayabilmeleri aklın sınırlarını zorluyor.
Hâl böyleyken, az veya çok silâh patlattı, az veya çok adam öldürdü diye, örgütlerle masaya oturulur mu?
En kolayı insanlarımızı ayrıştırmaktır, en zoru ise, aynı ülkü etrafında bir arada tutabilmektir. Ayrıştırırsanız yok olursunuz, bütünleştirirseniz var olursunuz.
Hani böyle izahtan sonra bir cümle ekliyorlar: “Bu kadar basit!” veya daha kısa “Nokta!” diyorlar ya... Öyle işte!
“Oslo” yok oluştur; “mücadele” var oluştur!