Boğaziçi: Bir gaflet örneği
Boğaziçi Üniversitesi'nde, Türk düşmanlığının kök salması tesadüfî değildir. Ülke birliğine kastediliyor, insanlarımıza kastediliyor. Halkımızın vergilerle beslediği üniversitede, cephede savaşanlar arkadan vuruluyor, şehitlerimizin kemikleri sızlatılıyor.
Boğaziçi'nin, sağduyulu, ülkesinin birliğini, dirliğini isteyen öğrencileri çok şükür, uyanıklar; ihanet ve gaflet içinde olanları deşifre etmekte, halkı bilgilendirmekte, siyasîleri uykularından uyandırmakta, devletin tedbir alması için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Devleti yönetenler, bütün bilgi ve belgeler ortaya konduğu, "ihanet" tezgâhının köşe ayaklarının isimlerini bir bir sıraladıkları hâlde gereğini yapmazlarsa tarihe karşı mesûldürler. Gün gelir, bu belgeler, yazdıklarımız, başka gazetelerde ihaneti ve gafleti görüp ikaz vazifesini yapanların notları önlerine konduğunda, "Biz ne yaptık, kime nasıl kandık, kime niçin taviz verdik…" diye dövünmesinler. Tedbir almazlarsa hesap vermek mecburiyetinde kalacaklarının şuuruyla kanunları, hemen, derhal, şimdi... işletmelidirler!
Dün belirttim; YÖK bölücülüğün odağı olan üniversitelerde gerekli tasarrufta bulunmak, üniversite yönetimini bir başka üniversiteye devretmek için yönetmelik çıkarmıştır.
Üniversiteler bir bütündür; devlet ve vakıf üniversiteleri diye ayrılamaz; kayırma, ayıklama, şahsî garazla kiminin üzerine gidip kiminin üzerine gitmeme gibi bir tavır sergilenemez.
Türkiye 12 Eylül'den önce üniversitelerde yıkıcıların desteklenmesinden çok çekti. Ne kazandı yıkıcılar? Yıktılar ama kendileri de bu amok koşusunda helâk oldular.
YÖK, üniversitelerde mutlak hâkimdir; öyleyse gereğini yapmalıdır. YÖK'ün hesap vereceği makam belli. YÖK, ister ülke birliği için, ister mesûl olunan makamın, şu andaki terör mücadelesine destek için, başta Boğaziçi Üniversitesi, bölücülüğün odağı bütün üniversiteleri masaya yatırmalıdır.
Boğaziçi'nde, Tarih Kulübü'ne "Hepimiz Ermeni'yiz" zihniyeti taşıyanlar hâkim. Ermeni tehcirin 100. yıldönümünde, sık sık toplantılar yaptılar, Türkleri "katil" ilân ettikleri gibi, gönüllü casusluğa da soyundular.
Üniversite'nin Sosyal Bilimler Kulübü Kandil'in şubesi gibi çalışıyor. Hususiyetle bazı rektör danışmanlarından ve hocalardan destek görüyorlar. Destekte sosyoloji bölümünün bazı hocaları başı çekiyorlar. (Bir hocanın yazdıklarını ileride bu köşede ele alacağım. Bu hocanın ismi, öğrencilerin kamuoyuna yayınladıkları bildiride de vardır. Öyle bir yazı ki, Kandil'de Cemil Bayık bile, bu kadar PKK'cı lâf edemez, en azından politik hesap yapar. Boğaziçi'nin sosyoloji hocası tümden endazeyi kaçırmış. Bu hanım hâlâ üniversitede talebeleri zehirlemeye devam ediyor!)
Sosyal Bilimler Kulübü'ne, devletin gösterilmesine izin vermediği, PKK propagandası için hazırlanmış "Bakur" adlı film için bile bile salon tahsis ediliyor. Gösterinin ardından da daha açık yıkıcı/bölücü propaganda yapılıyor. (Videosu bende)
Üniversite yönetimi hâdise duyulunca önce geçiştirmek istiyor ama binlerce imzayla şikâyet gelince bu kulübe 6 aylık kapatma cezası veriyor, zevahiri kurtarmak istiyor.
Şehitlerin kanında üniversite yönetiminin de eli vardır, unutmasınlar! Eğer YÖK gereğini yapmazsa, cephe gerisinde PKK'ya zımnen destek vermiş olunacaktır. (Yarın bildiriyi ele alacağım.)