Bizi kim NATO'ya mecbur etti?

Madrid''deki NATO üyelerinin toplantısında Türkiye''nin kesin tavrının, İsveç ve Finlandiya''yı dize getirdiği haberleri, önceki akşamdan iri harflerle geçmeye başladı. Hükûmetleri belki göstermelik tavır ortaya koyar ama, basın yayın organlarını nasıl dizginleyecekler? Değişik kuruluşlar PKK''nın ardında. Önlerine nasıl geçecekler?

İsveç''e, Finlandiya''ya "PKK''yı def edin! Yoksa..." çıkışımızı pek önemsemiyorum. NATO üyesi olup da PKK''ya şu veya bu yolda destek çıkmayan bir ülke gösterebilir misiniz?

İşte ABD... Önceki gün yine şehit verdik. Gün aşırı şehit. PKK''ya, askerlerimizi şehit eden silahı temin edenler kim/kimler? Binlerce ton mühimmattan bahsediyoruz. Askerlerimizin katili ABD''dir, başka silah veren, bize silah ambargosu uygulayan diğer ülkelerdir. Bunların yanında İsveç''in, Finlandiya''nın cirmi nedir ki...

NATO''dan çıkalım öyleyse... NATO''dayken bize bu kadar düşmanlık ediyorlar, çıkarsak ne yaparlar acaba?

Komünist devletlerin rejimleri değişmeden önce, Sovyetler''in (Rusya''nın) gözü kulağı Türkiye''de idi. TKP gibi Barış Derneği gibi uzantıları güçlüydü. Türkiye Komünist Partisi (TKP), Mustafa Suphi liderliğinde 10 Eylül 1920''de Bakü''de kurdurulmuştu. Oldum olası Sovyetler''in kontrolünde faaliyetini sürdürdü. (Tekrar hatırlatayım: TKP''nin yöneticilerinden Halis Okan, bana ayrıntıları Sofya''da görüşmemizde anlatmıştı.)

Barış Derneği''nin öncüsü Barışseverler Derneği idi. 1950''de Nâzım Hikmet, Behice Boran gibi komünistlerin öncülüğünde kurulmuştu. ("Komünist" derken bir kastım yoktur. Onlar kendilerini "komünist" adlandırdıkları için asıl sıfatlarıyla anıyorum.) Bir tavırları vardı: Nükleer silaha ve NATO''ya karşı olmak.

1977''de kurulan Barış Derneği de aynı şiarı güttü. Çünkü; nükleer silah da NATO da Rusya için büyük tehlike idi.

Biz şimdi nükleer silaha sahip olmayalım mı? Rusya''da, ABD''de bu silahlar varken ve bu silahlara güvenerek meydan okurlarken, bizim niye olmasın! İsrail''den SİHA alacaktık, ayak sürttü. Önceden aldıklarımız da bozuk çıktı. Sonunda biz sahip olduk. (Allah razı olsun, Bayraktarlar bütün varlarını yoklarını ortaya koydular.)

Allah bilir nükleer silah için de çalışmalarımız kapalı kapılar ardında sürüyordur.

NATO''ya girişimizin tek sebebi var o da Sovyetler''in tehdidi. Komünist çizgiden gelenlerin ve onların tesirinde kalanların her daim avazları çıktığı kadar "NATO''ya Hayır!" çekmelerinin ne ABD''nin ne diğer NATO üyelerinin bize ettikleri kötülüklerdir; eski alışkanlıklarıdır; Ruslar zarar görmesin! Şartlar değişti ama onlar arkaik zamandan geldikleri için aynı teraneyi okurlar.

NATO''ya giriş yolunun ayrıntılarını bilirsek içimizde şüphe kalmaz. Ona geleceğim.

Başta bizi NATO''ya almak istemediler. Bayağı zorlandık.

Türkiye, NATO''nun kapısını Sovyetler yüzünden çaldı. Mustafa Kemal zamanında Bolşevikler "idare" edilmişti, Lenin''in o sıra Millî Mücadele''ye desteği biliniyor. Bunun bir sebebi, ortak düşmana karşı tavırdır. Mustafa Kemal kesinlikle komünizme karşıydı. Öyle ki; başkasına bağımlı olunmasın diye bir ara arkadaşlarına Türkiye Komünist Fırkası''nı kurdurmuştu.

Bolşeviklerle 1921 Moskova Antlaşması''nın imzalıyoruz. 17 Aralık 1925''te Dostluk ve Tarafsızlık Paktı kuruyoruz. Ancak Sovyetler''le ilişkiler 1936''daki Montreux Konferansı görüşmelerinde renk değiştiriyor. Sovyetler, 1939 yılında, bizim Boğazlar statüsünde değişiklik istiyor. Öyle olunca Türkiye Batı''ya yanaşıyor. İngiltere ve Fransa ile Karşılıklı Yardım Antlaşması''nın yoluna gidiyor. Sovyetler, 19 Mart 1945''te, 1925 Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık) Paktı Antlaşması''nı uzatmayacağını bildiriyor. Üstüne üstlük 1921 Moskova Antlaşması''na aykırı olarak da Türkiye''den Kars ve Ardahan''ı istiyor.

Neden NATO''ya mecbur kaldığımızı bilmeliyiz. Ayrıntıya gireceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları