Biz uçuyoruz ama…
Ekim ayının sonuna gelmemizle birlikte kışın getirisi olarak gribe yakalanma tehlikemiz de başladı. Bu yıl, önceki yıllardan çok daha büyük önem arz ediyor tehlikeyi bertaraf edip kışı atlatmak. Malumunuz, uzmanlar uyarıyor, grip ile korona aynı anda geçirilirse, etkisi ölümcül olabilir.
İki virüsün semptomlarını birbirinden ayırt etmek oldukça zor. O yüzden grip olup korona olduğumuzu sanıp paniklememizin yanı sıra, koronaya yakalanıp 'üşüttüm herhalde' yanılgısıyla rahat davranmamız ihtimali de var. İşte bir tehlike de bu karışıklıktan doğuyor.
Korona sebebiyle tehlikeler böyle katlanınca, düzenli beslenme ve yeterli uyumanın yanı sıra gripten korunmanın başlıca yolu olan grip aşısına da rağbet arttı.
Arttı da… Aşı yok.
Grip Aşısı Tartışması
Etrafımızda mutlaka bir ya da birkaçı bulunan 'bir sene grip aşısı oldum, daha beter hasta oldum. Bir daha aşı falan yaptırmam'cılar için özellikle araştırdım. Bu kişiler çoğu zaman grip ile nezleyi (soğuk algınlığı) karıştırsa da şu doğru: Grip aşısı, her sene aynı etkide değil.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) raporuna göre, her yıl dünyada 3-5 milyon insan grip nedeniyle hastaneye yatıyor ve 300 bin ile 500 bin arası insan her yıl gribe bağlı nedenlerle ölüyor.
Ancak gribe sebep olan birden fazla virüs var ve grip aşıları o yıl hangi virüsün salgına yol açacağı tahmin edilerek üretiliyor; tahminlerdeki hata payına göre ve virüsün uğradığı mutasyona göre grip aşısının o yılki koruyuculuk oranı değişiyor.
Aşı, hiçbir zaman yüzde 100'lük bir koruma sağlayamasa da yüzde 80'e varan koruma oranıyla pek çok kişi kışı grip olmadan geçiriyor ve böylelikle hem sağlık açısından tehlike azalıyor hem de iş gücü kaybı ve tedavi, ilaç gibi giderler oluşmuyor. Yani aşı, sağlığın yanı sıra, aşılanmamanın ekonomik sonuçlarından da koruyor.
Kaderci bir yapıya sahipseniz, 'aman zaten yüzde 100 korumuyormuş, yaptırılmasa da olur' diye düşünebilirsiniz; ancak koruduğu her insan gribin ölümcül tehlike arz ettiği bir başka insana bulaştırma riskini azaltıyor. Yüzde 10 koruma bile önem arz ediyor.
İşbu aşının, eylül-ekim aylarında yapılması gerekiyor. Yapıldıktan sonra ise ancak iki hafta sonra etkisini gösteriyor ve yalnızca o yıl için 6-8 ay koruma sağlıyor.
Buraya kadar aşı ile bir derdimiz yoksa gelelim ülkemizi yönetenlerin sağlığa verdiği değere…
10 milyon insana 1 milyon aşı
Bu sene pandemiden dolayı grip aşısının çok daha büyük önem arz edeceğini aylar önceden konuştuk. Uzmanlar, aylar önceden uyarılarını yaptı. Yetkililer, grip aşısı için önce eylül ayını işaret etti, olmadı. Sonra ekim ayını işaret etti, bu defa da kısmen oldu.
Grip aşısının yapılmasının zorunlu görüldüğü "risk grubu" için dahi yeterli miktarda aşı gelmedi.
İlk etapta aşı yapılacak olanlar, riskli hasta ile temas olasılığı yüksek olan ve yüksek riskli hastaya bakan (Dikkat! "Hepsi" değil) sağlık çalışanları, 65 yaş üzeri kimseler ve 5 yaş altı kronik rahatsızlığı bulunan çocuklar, ileri haftadaki gebeler, akciğer, kanser gibi hastalığı bulunanlar ve 5 ile 65 yaş arası olup iki kronik hastalığı bulunanlar.
Sadece 65 yaş üzeri ile pandemide ön cephede bulunan sağlık personeli nüfusu 10 milyon.
Yukarıda saydığım yüksek risk grubunun nüfusu ise 10 milyonun çok daha üzerinde.
Kronik rahatsızlığı olup, e-nabız sisteminde "aşı olmaya hak kazanamayanlar" olduğunu duyuyoruz ki bunun sebebi bir tek kronik rahatsızlığa sahip olmaları olabilir. Zira yüksek risk durumu için 5 ile 65 yaş arası kimselerin iki kronik hastalığının bulunması aranıyor!
Çünkü tüm dünyanın pandemi nedeniyle grip aşısı stoku yaptığı dönemde 80 milyon nüfuslu Türkiye'nin alım yaptığı grip aşısı miktarı 1.3 milyon dozdan ibaret.
Oysa gelişmiş ülkelerin nüfuslarının yüzde 20-40'ı kadar aşı siparişi verdiği görülüyor.
Evet, biz "uçuyoruz" ama ayakları yere basan ülkeler ilerliyor…