'Biz de Almanız' diyen İlkay Gündoğan'ın başına gelenleri ortaya çıkardı. Şerafettin Tilki didik didik etti
Günther Wallraff yıllar önce ‘En Alttakiler’ adlı kitabında, ülkesine giden Türk işçilerin kimliğini ortaya koymuştu.
Türkiye’de, yaşadığı köy ve kasabadan kente inmeden Almanya’ya götürülen insanlarımızın tarihi..
En ağır işlerde, zor şartlarda çalışıp durdular.
Dil bilmeden, yeme içme ve genel kültüre tamamen alışık olmadıkları bir ülkenin, yükselişinin çimentosu oldular.
İşte bu en alttakiler, artık en üste çıkmaya başladılar. İş, okul ve spor alanlarında Almanlar ile aynı yere geldiler. Hatta çok önlerine bile geçenler var.
Genelde konumuzu spor olduğu için bu alandan bir örnek vermek istedim..
Balıkesir Dursunbey..
Tarıma dayalı bölgelerimizden. İş, aş aslanın ağzında.
Böyle bir yerden yazıldı Almanya’ya işçi için.
Tren ile ulaştı..
Ruhr bölgesi.. Almanya’nın maden merkezi.
Hatta üssü.
Yerin metrelerce altından kömür madeni var.
Verdiler eline; kazmayı, küreği..
İndirdiler karanlık, dar, havasız maden sahasına.
Zindanlara!..
Tıpkı kendisi gibi ihtiyaçtan gelen yüzlerce vatandaşı gibi..
Mark kazanmaya başladı. Çok sürmedi küçük bir ev kiralayıp ailesini de yanına aldı.
Oğlu İrfan ve gelini Ayten’i.
Vay be Mehmet Amca vayyy.
Türk denince Almanların Mehmet demesi gibi işte..
Varsın olsun İbrahim amcam!
Tarihler 24 Ekim 1990’ı gösterdiğinde geldi dünyaya.
Babası da, dede mesleğini yani madencilik yaptığı için Annesi ile evde kaldı.
Tek oyuncağı toptu.
Bazen bardakları kırdı, bazen camları.
Hem de, kış günü iyi mi!
Baktılar olmuyor.
Top ile yatıp kalkıyor, durmuyor.
Komşusu Wolfarth yardıma koştu.
Aslında yardım bahane idi. Zira bu haylaz çocuğun top sevdasından, gürültü patırtısından bıkmıştı.
Bir akşam iş dönüşü Babası İrfan’ı kahve içmeye davet etti.
“Senin oğlan topa meraklı. Semt takımına yazdıralım. Enerjisini atsın..” dedi.
Baba eşi ile paylaştı. Anne Ayten hanım karşı çıktı. Rafa kalktı.
Olacak ya, ertesi sabah, baba yerin metrelerce altında kazı yaparken, yaramaz oğlu boş durur mu?
Topa bir çaktı, televizyon ekranı içeri girdi.
Anne o hışım ile kolundan tuttu. Hessler 06 mahalle takımının lokaline gitti.
Kimsecikler yoktu.
Bekledi, bekledi..
Nihayet bir görevli çıka geldi.
Henüz 3 yaşında olmasına rağmen kulübün minik futbol okuluna kaydedildi.
Küçük afacan için başlangıç böyle oldu.
Hem de, bir çok kural ile.
Babası iş dönüşü eşine inanamadı.
O günden sonra, evdeki patırtı bitti.
O küçük adam, futbolu ile büyüledi. 8 yaşına geldiğinde yörenin en büyük kulübü olan Schalke 04 kapılarını çaldı.
İlk başta her şey yolunda gitti. Ancak idmanlarda dışlandı. Yabancı diye dalga geçildi. Yeteneği çok olduğu için kıskanıldı.
Eve de ters yerde. Gidip gelmek zor oldu.
Ergenlik çağına geçiş arefesinde bunaldı havlu attı.
Kenara itildiğini düşünüp futbolu bıraktı.
Ama aynı kulüp peşini bırakmadı. Yine ve yeniden kapı çalındı. Aynı şeyleri yaşamama adına ‘nein’ cevabı verdi.
Gitmedi.
Elektrik üzerine meslek yapıp hayatına yön vermek istedi. Bu süre içinde farklı semt takımlarının alt yapılarında futbol oynadı.
Bu onun için sevdasının peşinden gitmekten öte değildi.
Bochum takımı yeteneği keşfetti. Bir anda kendini genç takımda buldu.
Buradaki atıp attırdığı goller ile yükseliş trendini yukarılara hızla çekti.
Derken önü açıldı. Dordmund’da yıldızlaştı. Teklifler gırla.
İngiliz ekibi Manchester City’de kupalar kaldırdı. Bir başka dünya devi olan Barcelona’da buldu kendini.
Euro 2024 finalleri önce gündeme geldi. Bu kez futbol dışında.
Şampiyonaya ev sahipliği yapan Almanya’da teknik patron Julian Nagelsmann, takım kaptanı olarak belirledi.
Ülkede sıkıntı çıktı.
Türk oyuncu nasıl kaptan çıkar sahaya…
Anında anket yapıldı. %17 oranda karşı çıkan oldu…
Evet bahsettiğimiz kişiyi hepiniz tahmin ettiniz..
İlkay Gündoğan..
Kısa ve net konuştu: Farklı olabiliriz. Ama biz de Almanız.
Aynı zamanda milli voleybolcu Naz Aydemir’in de kuzeni olan İlkay’a karşı karşı duranlar, sadece spor içinde olmayanlardı. İşe siyaset kattılar.
Çok da ayıp ettiler.
Yuhhh!..
Şöyle ki, 2018 Mayıs ayı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Londra’da. Almanya doğumlu olan futbolculardan, Mesut Özil, Cenk Tosun ve İlkay bir araya geldiler. İlkay’ın; Alman vatandaşı olmasına rağmen, Erdoğan’a, “Cumhurbaşkanım..” diye hitap etmesi Almanya’da büyük siyasi tartışmalara yol açtı. Aradan geçen uzun zaman sonra yapılan milli maçta ise İlkay ıslıklara, alkışla karşılık vermişti.
Yani, konunun geçmişi uzun. Biz yine futbolun içinde kalalım.
İşte Kaptan. Takımını gol ve asistleri ile sırtlayıp, bir kısım Almanı susturdu. Sadece sporun içinde kalmalarını bir kez daha hatırlattı.
En alttakiler, Almanya’da artık en üsteler.
Belki bir Alman yazar daha çıkar. En üstteki, Türkler diye kitap yazar.
Ne kadar ses getirir bilinmez ama, o kadar çok örnek var ki, bir kitap yetmez..