Bir Türkçe savaşçısını kaybettik
Türkçe savaşçısı D. Mehmet Doğan’ı kaybettik. “Türkçe” olmadan edebiyat olamayacağını, fikir üretilemeyeceğini, meram anlatılamayacağını en iyi bilen kalemlerdendi. Kendisini Türk diline adamıştı, desem yeridir.
Daha ötesi “Türk” olmadan “Türkiye” olamayacağını haykırdı.
2002’de çıkardığımız haftalık “Türkhaber” dergisine yazmasını istediğimde hiç tereddüt etmemişti.
Türkhaber’de, başka kimler yazıyordu? Hemen hepsi tanıdık isimler:
Mehmet Niyazi, Ali Murat Daryal, Mehmed Maksudoğlu, Durmuş Hocaoğlu, Ömer Lütfü Mete, Mehmet Gül, Şefkat Çetin, Sinan Aygün, D. Ahsen Batur, Meral Akşener, Mahmut Çetin, Mehmet Can, Mehdi Ergüzel, Haydar Çakmak, Yunus Akyol, Emine Uçak, Semra Çelik, Ayşe Sevim, Mustafa Kurt, Süleyman Doğan...
Emine Uçak, Semra Çelik, Ayşe Sevim birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızdı. Üçü de özellikle röportajlarıyla tarihe not düştüler.
D. Mehmet Doğan. Türkiye Yazarlar Birliği’nin kurucusu. Bu birliğin ülkemizde rolü malûm. Kendisiyle arada yazışırdık.
D. Mehmet Doğan, felsefecilerin kullandığı saçma sapan dile karşı şiddetli mücadele verdi.
“Felsefeciler ‘nasıl Türkçe düşünülür?’ sorusunu ne zaman cevaplayacak?” başlıklı yazısında kelime uydurmayı marifet sayanların üzerine gider. Uydurulmuş kelimelerin örneklerini sıralar. Sonra “Türkçe”de mana kazanmış kelimeleri verir:
“İşte bir felsefe sözlüğünde yer alan kelimeler:
Anlık, anlak, aşırıbellem, bağı, bağınlaşma, başmanlık, belgin, belgitleme, belirtik, belit, beti, betili, betisel, bili, bilimtay, budun betimi, budunsal, bulunç, çizge, değişinim, denkserlik, devim, deyi, dışınlı, dirimsel, dural, duysal, düşkü, düşümdeşlik, düşüncel, düzgü, düzgüsel, edilgi, edim, edimsel, elerki, erek, ereksel, erke, eşineğitim, etkerlik, etmen, eytişim, eytişimsel
Liste uzayıp gidiyor. Biz ilk beş harften bazı kelimeler seçtik, alfabede 24 harf daha var.
Hangi babayiğit okuyucumuz ‘ben bu kırk beş kelimeden beşini biliyorum’, diyebilir?
Şimdi de felsefe sözlüğümüzün dışında tutulan kelimelerden bir demet:
“Âdet, akıl, cevher, dâhi, fikir, gaye, had, hafıza, hareket, hayâl, his, idrak, iman, irade, irfan, itikad, kanun, kıstas, madde, maddî, mâna, manevî, maneviyat, marifet, mekân, mesele, muhakeme, muhayyile, muhteva, mutlak, ruh, sebep, seciye, sıfat, şart, şuur, şüphe, tabiat, tahlil, tarif, tasavvuf, tasavvur, tasvir, tavır, tefsir, tekâmül, terbiye, unsur, usul, vahdet, vecd, vicdan, vukuf, vücut, yakin, zekâ, zevk, zihin”
Mehmet Doğan bu örnekleri verdikten sonra şu notu düşüyor:
“Şimdi soruyu şöyle soralım: Bu kelimelerden kaç tanesini bilmiyorsunuz?
Asıl sorumuz şu: İlk gruptaki kelimeler mi türkçe, ikinci gruptaki kelimeler mi?
Türklerin büyük çoğunluğunun bilmediği kelimeler türkçe olabilir mi?”
***
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Mehmet Doğan için başsağlığı diledi mi, diye baktım Dilemiş. Türkçeyi savunmasını hatırlatıyor, “Merhum Doğan'ın Türkçenin zenginliğini ve derinliğini ortaya koyan geniş kapsamlı sözlük çalışmasının yanı sıra, eserleriyle Türkiye'nin edebiyat ve düşünce hayatına değerli katkılarda bulunduğunu” ifade ediyor.
Bu cümlede sanırım “Türkiye'nin edebiyat ve düşünce hayatına” sözü dikkatiniz çekmiştir.
Mehmet Doğan “Türkiye’nin edebiyatı” mı diyor yoksa “Türk edebiyatı mı?”
“Türk”e mesafe koymaktan bir türlü kurtulamıyorlar.
Merhum, Türk dünyasıyla da yakından ilgiliydi.
Millî Eğitim Bakanlığı, çok tartışılan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni hayata geçiriyor. Bu müfredatın dili üzerinde duracaktım. Mehmet Doğan’ın sözünü belki dinlerler diye onun “Bir Lügat Bulamadım” kitabını masamın üstünde tutuyordum. Müfredat ve dil meselesine girmeye fırsatım olmadı.
Bu vesileyle Yusuf Tekin Bey’e D. Mehmet Doğan’ın hassasiyetini hatırlatmış olayım.
Bir hatırlatma daha:
Mehmet Doğan, “Biyoloji mi, Sosyoloji mi?” başlıklı yazısında Nobel ödülünü alan Prof. Dr. Aziz Sancar üzerinden Türklüğe sahip çıkıyor:
“Aziz Sancar’ın Mardin doğumlu olması birilerinde siyasallaştırma ümidi hasıl etti; ‘acaba Kürt olabilir mi?’ diye... Asıl o değil de, ‘siyaseten Kürtçü partinin yanında durur biri mi acaba?’ sorusu hızla soruldu. Çünkü aynı soyadını taşıyan, hatta malûm partiden milletvekili seçilmiş olan birisi vardı çünkü...
Bu soruyu İngiliz yayın kuruluşu BBC de sordu. Muhtemelen ‘Kürdüm’ cevabı almak için... Çünkü bütün dünyaya birileri tarafından ‘Kürt bölgesi, Kürdistan’ diye pazarlanıyor ya oraları... Oysa orada Türkmenler de var, fakat asıl Araplar önemli bir unsur. Bunu bilse idi BBC muhabiri muhtemelen bu soruyu sormazdı...
Aziz Sancar’ın cevabını biliyoruz. Türkiye’nin hangi ilinden olursa olsun cevabının değişmeyeceğini söyledi. Onun Türk olduğunu söylemesi bazı sebükmağzları bayağı gerdi.
Elbette herkesin gerçek veya gerçek sandığı bir etnik aidiyeti vardır. Önemli olan onun sürdürdüğü hayat, içinde bulunduğu kültür dairesidir; asıl tanımlama ona göre yapılır.”
Rahmetli sonra sözü “Türk”e getiriyor. Hangi etnisiteden olursan ol, Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür.
***
Nur içinde yat Mehmet Doğan. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.