Bir tür cemaatleşme
Diyanet, cemaatleri ve tarikatları masaya yatırmış... "Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Yönelişler" başlığıyla uzun bir rapor hazırlamış. Bir de "gizli" ibaresi koymuş. Cemaatleri, tarikatları, kişileri, grupları tasnif etmiş. Bölümleri şöyle:
"A - Kur'an İslamı, B - Selefi Söylem, C - Mehdici ve Mesiyanik Söylem, D - Gelenekçi, E - Dinî-Siyasî Teşekküller, F - Risale-i Nur Grupları, G - Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar (Tarikatlar), H - Diğerleri."
Raporun "Önsöz"nde şöyle deniliyor:
"Türkiye'nin 15 Temmuz 2016'da dini istismar eden Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) eliyle maruz kaldığı ihanet ve darbe girişimi, ülkemizde dernek, cemaat, tarikat veya vakıf adıyla faaliyet yürüten dinî yapıların derinlemesine incelenmesini zaruri hale getirmiştir."
Bu "tahlil" üzerinde duracağım. Önce Devlet eliyle "cemaatleşme" olgusundan da bahsetmeliyim.
Diyanet bir tarafa, Millî Eğitim de, Yeni bir cemaatleşmede ısrarcı: İmam Hatipler Cemaati. Siyasî tabiî... İktidara raptedilecek. İleride iktidar değişir, eğitim normalleştirilir, Türkiye'nin ve çağın taleplerine cevap aranırsa, "İmam Hatip Cemaati" marjinal kalmayacak mı?
Peşin hükümlü olamayız. "Laiklik" karıştırıp kafa da bulandırmayalım. "En laik" CHP ise, bu partinin, imam hatiplerin açılışına öncülük etme mecburiyetinde kaldığını hatırlatırım. "Laiklik" dediğin an, saflaşma başlar. İhtilaçlar ve gerekler üzerinden konuşmalıyız. İmam hatiplerin açılıp açılmamasının laikle ilgisi olamaz. İmam hatipler bir ihtiyaçtan doğmuştur ve bu ihtiyacın karşılanacağı alan bellidir. Bütün gücümüzü insanlarımızın ihtiyacına cevap verecek elemanlar yetiştirmek için harcamalıyız ama, sırf "intikam" için imam hatipleri diğer liselere alternatif olarak ortaya çıkarmamalız. Diğer liselerin fonksiyonları farklıdır. Birbiriyle yarıştırılması mümkün değildir. Bu yarıştırma, farklılaştırmayı, sonra çatışmayı getirir. Bunu neden anlamak istemiyorlar? Hazır iktidarı ele geçirdik kendi elemanlarımızı, kendi "militanlarımızı", kendi müntehiblerimizi (seçmenlerimizi) yetiştirelim diyorlarsa, Türkiye'ye verecekleri en büyük zarar budur.
Mesele nesillerin dini öğrenmeleriyse bütün okullarda gerektiği kadar dini öğretecek dersler konur. Müslüman bir ülkede insanlar dini ister uygulasın ister uygulamasın bilmek mecburiyetindedir. Bazı okullarda az, bazı okullarda çok eğitim olmaz.
Artık fazlasıyla ilâhiyat fakültesi var. Din görevlileri buradan alınmalıdır. İmam hatipler eğer ilâhiyatın başlangıcı görülüyorsa, planlama ona göre yapılmalıdır.
MEB, yine hafızlık için atağa geçmiş. Hafızlık projesi uygulayan imam hatiplere 32'si daha eklenmiş, sayı 171'e çıkmış.
Öteden beri hafızlık meselesi üzerinde dururum. Sahi hafızlık ne kazandıracak? Allah aşkına hangi çağdayız! Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber zamanında, ezberlenerek muhafaza ediliyordu. Sonra kemiklere, ceylan derilerine yazılmaya başlandı. Giderek teknik gelişti. Artık ezberlemeye ihtiyaç kalmadı. Ezberlemek isteyenlere bir şey diyemezsiniz elbette. Kur'ân ezberletileceğine Kur'an'ın dili Arapça öğretilmelidir diye kaç defa yazdım. Sen Arapçayı yarım yamalak öğretiyorsun, sonra Kur'ân'ı ezberletiyorsun. Kur'an'ı ezberletme yerine esaslı bir Arapça eğitimi verilemez mi? İlâhiyat fakültesini tercih etmek isteyenler için Arapça öğrenmek mi avantajlı, yoksa Kur'ân'ı ezberlemek mi?
"Cemaatler"i tahlil ederken kendi yaptıkları dikkat alınıyor mu?! (Daha yazacağız.)