Bir tüketici hikâyesi
Simdi yaşanmış bir hikâye anlatacağım... Siz buradan tüketicinin nasıl sıkıntı yaşadığını anlayacaksınız. Hâdise başımdan geçmiştir.
Bir telefon cihazı aldım... Dokunmalı... Çocuk sevinsin istedim. Telefonu rastgele kullanıp bozacak bir çocuk değil... Birkaç defa eline aldı... Haftasını bulmadı bir baktı camı çatlamış. Sonra dokunmatiği bozuk, işlemiyor.
“T” ile başlayan bir marka... Fabrikası İstanbul Beylikdüzü’nde...
Bir kargo şirketiyle anlaşmışlar. Bugün yarın derken gönderişim bir ayı birazcık geçti. Bir hafta sonra telefon ettiler: “Kullanım hatası... Tamiri için 65 lira ödeyeceksiniz...”
Nasıl olur? Bizim hatamız değil. Şimdiye kadar bir sürü telefon cihazı kullandık, ilk defa hemen bozulan bir cihazla karşı karşıya kaldık.
O zamana kadar tüketici haklarını bilmiyorum pek... İşin peşini bırakır, parayı verip meseleyi kapatabilirdim. Ama kesin biliyorum ki, hata bizde değil.
Gazetecilik dürtüsü... Sırf tüketicinin neyle karşılaştığını anlamak için bu işin dibini kurcalamak istedim.
Birçok defa şirketin temsilcisiyle görüştüm. Temsilci, falan kişiyle görüşüp beş dakika sonra beni arayacağını söyledi. Aramadı... Birkaç gün sonra cihazı kargoyla iade ettiler. Üstelik dağıtıp göndermişler.
Fabrikaya tekrar telefon ettim. Benimle konuşanın adı Koray’dı... Koray’ı istedim ama bahane bulup bağlamadılar.
Öyle mi?
Türk Standartlar Enstitüsü’nde yetkili mevkide fakülteden bir arkadaşımı aradım. Siz de bilirsiniz; Sonra Ak Parti’den Ordu milletvekili oldu. Yakın zamanda yitirdik: Harun Çakır.
“Harun, gazeteci olarak meseleyi gittiği yere kadar götüreceğim. Tüketiciler neyle karşılaşıyorlar anlayacağım. Ne yapmalıyım?”
Rahmetli birçok yol gösterdi. Önce İstanbul Ticaret Odası’na gittim. Şikâyet bürosuyla görüştüm. “Biz ancak yazı yazarız, netice çıkmaz” dendi.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan basın danışmanı Devlet Arık Hanım’a telefon ettim. O, hangi birimi arayacağımı söyledi, isim ve telefon numarası verdi. (Sağ olsun.)
Ve bakanlıkla yazışmalarımız, konuşmalarımız başladı. Ben sandım ki, gidip yerinde incelerler... Bakanlık ise bana haklarımızı hatırlatan bir sayfalık yazı gönderdi. Bu maddelerin hepsi zaten internette var. Şikâyetimi ayrıca fabrikaya da yazmışlar.
Meseleyi anlamak için birçok defa Bakanlıkta ilgili kişiyle konuştum. Son derece iyi niyetliler. Allah için bunu belirtmeliyim. Ancak elleri kolları bağlı... Mevzuat, tüketicilerin lehine gözüküyor, fakat üreticileri gözetip kolluyor. Kanun teklifi hazırladıklarını; ancak, TBMM’ye bir türlü ulaşamadığını söylediler.
Bu açıklama bile, tüketicinin nasıl mağdur olduğunu gösteriyor. Bir aksaklık var ki kanun teklifi hazırlamışlar.
Bakanlıktan, bana kaymakamlıklar bünyesinde oluşturulan tüketici hakem heyetine müracaat etmemi söylediler.
Dur bakalım ne olacak?
Hadi, doğru İstanbul Avcılar ilçesi kaymakamlığına telefon ettim... Şu şu evraklarla gel... Erinmedim... İşimi gücümü bıraktım, Kaymakamlığa gittim. Yeri Mal Müdürlüğü bünyesinde...
Sütun doluyor, şimdi kısa kısa yazacağım.
Evrakları verdim. Heyet, kaymakamın başkanlığında 15 günde bir toplanıp şikâyetleri görüşüyormuş. Sandım ki 15 gün sonra, bilemediniz bir ay sonra netice alacağım... Komisyon tam 6 ay sonra toplandı. Karar: Bilirkişi inceleyecek. Bilirkişi dediği cihaz tamircisi bir esnaf... Yeri Küçükçekmece meydanına bakan bir bina... Cihazı götürdük... Adam: “Bu marka çok berbat. Çok şikâyet var” dedi.
Umutlandım; adam bakar bakmaz anladı, karar lehimize çıkacak. Öyle olmadı. Birkaç gün sonra bilirkişiye telefon ettim. “Raporu gönderdik, cihazınızı gelip alabilirsiniz.”
Bekliyorum, Kaymakamlık beni arayacak... Daha komisyon toplanmamış... Sonra bir vesileyle öğreniyorum ki, bilirkişi de firmanın tarafında: “Kullanıcı hatası!”
Hani berbat bir markaydı! (Niye acaba?!)
Cihazı geçen ocak ayında aldım, hak arama serüvenim anlayacağınız bir yıl sürdü.
İşin peşini bıraktım mı? Hayır, bırakmadım.
Sık sık sözleri tartışılan bir milletvekili var... Mehmet Metiner. Biz de televizyon kanallarında bir iki defa bayağı karşı karşıya gelmiştik. Arada telefonlaşırız. Madem iktidar partisinin milletvekili, şu meseleye el atsın, dedim. Açtım telefonu, genel kuruldaymış. Sonra aradı beni.
“Mehmet durum böyle... Tüketici tükeniyor! Kanun teklifi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda rafta bekliyor. Ne yapacaksanız yapın!”
Metiner’le görüşmelerimiz devam edecek... Bakalım iş nereye varacak!
Bu, herkesin hikâyesi... Ara durakları yazmadım... Çok kısa kestim. Kim bilir kimler nelerle karşılaşıyor.