Bir mahpusun feryadı (1)

Seçim beyannamelerini bir bir açıklıyorlar. Beyanname açıklasan ne olur açıklamasan ne olur. Âdet yerini bulsun.

250 bin insan hapishanelerde üst üste nöbetleşe yatıyor ve binlerce "Fethullah mağduru" ayları geçtik artık yılı devirdi, bir yıl daha devirseler yıllardır diyeceğiz, mahkemeye çıkma gününü bekliyor. İşinden edilenleri rakama vuramıyorsun!

Nasıl bir eziyet bu böyle! Önce kendinizi sorgulamanız gerekirken, sokaktan topladığınız, darbeden habersiz, kanmış, yolunu şaşırmış, kanunların tanıdığı haklarla ister istemez yolu kesişmiş birlerce insan hapse tıkılır mı? Geride kalanları aç sefil bırakılır mı?

Birçok mektup geliyor. İlk defa bir mektubun tamamını vereceğim. Mektubu Kandıra Cezaevi'nden Prof. Dr. Turan Uslu gönderdi. "Sakıncasız" mektup. Damgası var: "T.C. 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu / Görülmüştür".

Turan Uslu kimmiş, diye girdim. Karşıma Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu'nun yazısı çıktı... Diyor ki:

"Hakikaten kederli olan, yardım bekleyen insanların hesabı dört bir taraftan yardım bekleyen tivitlerle dolu. Ki bunlardan birisi yıllarca kuru iğne tedavisi yaptırdığım Prof. Dr. Turan Uslu'nun oğluna ait. Turan Uslu'nun bir an önce hâkim karşısına çıkarılması için dua ediyorum. Benim gibi dua eden çok hastası vardır muhakkak. Ama kas hastası olan oğlu için gerçekten çok üzüldüm/üzülüyorum." ("Haberin yükü-2", Yeni Şafak, 1 Mart 2017).

Yazı 1 Mart 2017'de yayınlanıyor. Turan Uslu ancak bu yılın nisan ayında cezaya çarptırılıyor. İsim doğruysa yedi buçuk yıllık bir ceza. ByLock da kullanmamış. Mektubunu okuyalım:

"... Ben şu anda Kandıra Cezaevi'nde 19 aydır haksız bir şekilde tutukluyum. Derdimizi kimseye anlatamıyoruz. Neredeyse öldürülmediğimize ve çocuklarımızın öldürülmediğine şükredeceğiz.

Ben 12 Eylül'ü de, 28 Şubat'ı da yaşadım. 15 Temmuz alçak darbe teşebbüsünü de yaşadım maalesef.

Lise yıllarında Ülkücü Hareket etrafında kümelenmiş bir avuç gençtik. Benim okuduğum Ordu Lisesi'nde sol örgütler hâkim olduğu için son sınıfta doğru dürüst okula bile gidemedik. 12 Eylül Darbesi olduğunda birçok aile gibi biz de sevindik. Sınıfımızda sol örgütlere üye olan ve eylemlere karışan birçok arkadaşım gözaltına alındı. Bunların hiçbiri cinaî olaylara karışmamıştı. Çoğu 1-2 ay cezaevinde kaldılar ve ilk mahkemelerinde tahliye edildiler. Hiçbirine katil, vatan haini muamelesi yapılmadı. Hepsi dersini aldı ve bu ülkenin onurlu vatandaşları olarak yaşamlarına devam ediyorlar. Hâlbuki bunların hepsi örgüt üyesi. Eylemlere katılmışlardı ama sonuçta katil değillerdi. Olması gereken oldu ve tahliye edildiler.

28 Şubat'ta KTÜ'de Yrd. Doç. (Tıp Fak.) olarak çalışıyordum. Koskoca hastanede son derece radikal İslâmî fikirleri olan bir asistan görevden uzaklaştırıldı, hapse atılmadı. 6 ay sonra mahkeme kararıyla işe iade edildi. Çünkü hukuk sistemi işliyordu, Belki Türkiye çapında böyle az sayıda görevden alma olmuştur. Kimseler hapislere atılmadı. Kimsenin malına mülküne çökülmedi. Belki dinci gruplarla ilişkilendirilerek kapatılan yurtlar olmuştur. Bilmiyorum."

Yarın mektubun son bölümünü vereceğim... On binlerce mahpusa tercüman oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları