Bir küçük şatafat meselesi
Bu hafta, medyanın magazin ayağında da siyaset ayağında da “şatafat, israf, lüks” tepkisi gündemdeydi.
Instagram fenomeni bir kadının satın aldığı veya kiraladığı özel jetiyle yaptığı gösteriş, nüfusunun önemli bir bölümü açlık sınırında yaşayan ülkede sosyal medya kullanıcılarından sarkıcılara, gazetecilere kadar ünlü/ünsüz hemen herkesin tepkisini çekti.
Ülkede bu kadar fazla aç insan varken, böylesine şatafat içinde yaşadığı hayatla gösteriş yapması eleştirildi. Kimsenin eleştirisi, hanımefendinin jetle uçmasına değildi. Bu denli aç ve yoksulun bulunduğu ülkede varlığını gösteriye dökmesineydi, tepkiler.
Gerçekten de ülkenin vatandaşı, her geçen gün fakirleşiyor, ekonomideki olumsuzluk bir türlü toparlanamıyor. TÜİK dahi, açlık sınırını 11 bin 525 TL; yoksulluk sınırını ise, yaklaşık 40 bin TL olarak açıkladı.
Diğer şatafat gündeminin aktörü ise, ülkesinin vatandaşlarının çoğu bu yoksulluk sınırının, önemli bir bölümü de açlık sınırının altında yaşayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
Muhalefetin iç kavgaları yüzünden oluşan boşluğu doldurmak istemiş olacak ki, sözü kendi açtı ve -tüm dünya genelindeki açlık sorununa da dikkat çekerek- şöyle dedi: “Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değil, merhamet eksikliğidir. Türkiye olarak biz bu adaletsizliklere itiraz ediyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerinin sebep olduğu tartışma ve bahsettiği adaletsizlikte kendi durduğu yer üzerine eleştiriler elbette ki yine yalnızca kendisine oy vermeyen seçmenler tarafından yapıldı.
Bu eleştiriler, bir tane jeti olmasına ya da misafirlerini ağırlamak adına iki tane jeti olmasına değildi. Makul sayılamayacak kadar fazla jete sahip olmasınaydı. Jete yönelik eleştirilere, neden gerekli olduğu anlaşılamayacak büyüklükteki sarayı ve bu sarayın yol açtığı saray giderleri de eklendi.
İşte jet ve şatafat ilişkisi, bir sosyal medya fenomeni ile ülkenin Cumhurbaşkanını aynı eleştirilerin öznesi haline getirdi.
Öncelik Etmek
Ancak Cumhurbaşkanına göre çok daha geniş bir kitle tarafından eleştirilen sosyal medya fenomeni hanımefendinin gerçekten de halka örnek olma görevi var mı ya da ona bu misyonu yüklemek ne kadar doğru, tartışılır.
Cumhurbaşkanın halkına örnek olması gerektiği ise, tartışılmaz bir gerçektir.
Zira, ülkedeki aç insanlar söz konusu sosyal medya fenomeninin vicdanını rahatsız etmeyebilir, onları yok sayabilir, hatta görmezden gelebilir.
Ancak Cumhurbaşkanı, vatandaşlarının yaşadığı açlığı ve yoksulluğu görmezden gelemez.
Nitekim, bizzat Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan kamu kurum ve kuruluşlarında tasarruf sağlanmasına, bürokratik işlemlerin azaltılmasına ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin “Tasarruf Tedbirleri” konulu genelge ve buna ek olarak Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan genelgenin işlevsellik kazanması da öncelikle, Cumhurbaşkanı tarafından uygulanmasıyla sağlanacaktır.
***
Peki ya çevre?
Tüm bu meseleler bir yana, jet kullanımına dair haberler, aslında önemli bir sorunu daha konuşmayı gerektiriyor.
Pek fazla sözü edilmese de özel jet meselesinde, şatafat ve israf kadar konuşulması gereken husus -hatta belki de temel husus- çevreye verilen zarar.
Geçtiğimiz günlerde Arap ülkelerinden birinin futbol takımına transfer olan futbolcunun kendisine tahsis edilen özel jetle sabah kahvaltılarını başka ülkede akşam yemeklerini başka ülkede yediği, sosyal aktiviteleri için gün içinde başka başka ülkelere gittiğine dair haberler okuduk.
O haberlere yapılan bir yorumda, bir sosyal medya kullanıcısı, jetin harcadığı yakıt dolayısıyla çevreye verdiği zararı ima ederek “dünyayı benim plastik pipet kullanmamam mı kurtaracak şimdi?” yazmıştı.
Peki, yangınlar, seller gibi afetleri sık sık yaşarken iklim krizinin önemini anlamaya başladığımız şu günlerde, bu soruyu soran kişinin isyan ettiği duyarsızlığı ne zaman tartışmaya başlayacağız?