Bir 'katil'in yandaşlığı

Keyfî uygulamaların sınırı aşıldı. Kendisini öveni, yandaş gördüğünü, ehil mi, değil mi düşünmeden istediği vazifeye getiriyor. Kendilerine intisap etmeyenler "insan" bile sayılmıyor.

En son bir ülkücünün katili olduğu belirtilen, "Hepimiz Ermeni'yiz" grubunun dış temsilcisi gibi faaliyet gösteren birini Avrupa'nın göbeğine büyükelçi yaptı.

Devletin şirazesi çıkmış. Müttefikin partinin kırmızı çizgisi olacağını nasıl düşünemezsin! Nasıl "Ülkücü katili"ni büyükelçi yaparsın?!

Demek ki, malum cemaat şefi bile "Tövbe ettim. Cami cami, meydan meydan, (Neydi o? Gaybubet evleri mi, gudubet evleri mi, ışık evleri mi? Toplantı mekânları var.) sohbet evlerini dolaşıp canım Reis'ime (Ak Parti mazi... Sadece ve sadece Reis var.), rüyalarımda nasıl ilahî güç yüklendiğini gördüğümü anlatırım." dese, Allah bilir, hiç vakit geçirmeden Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi yapılır. (Ne de olsa 160 ülkenin kılcal damarlarına girmiş bir örgütün şefi!)

Örneği önümüzde. "Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi, Türk bayrağının adı değişsin." Hilâl K., Yeni Şafak'tan Sabah'a terfi ettirilmedi mi! Tayyarede kıtalar arası gezdirilmedi mi? Ta Amerikalara götürülüp Trump'a soru sordurulmadı mı?

Nuh Mete Yüksel gibi, bir zamanlar tavrı net bir isim, R. T. Erdoğan için "Yargılanmaları gerekiyor. Özeleştiri yetmez. Gerekirse yargılanmalı." lafını ediyor, sonra dönüyor "Bu örgütle [FETÖ], gerçek anlamda mücadele etme kararlılığındaki Sayın Cumhurbaşkanımıza bu mücadeledeki ekip arkadaşlarına saygılarımı sunuyor ve başarılarının devamını diliyorum." diyor.

Pelikancılar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e saldırıya geçmişlerdi. Sonra Sabah gazetesini ziyaret ederek, salvoların önünü kesmişti. Eğer bakan değiştirilmek istenirse, saygılarını sunan eski Başsavcımız hazır!

("Pelikancılar" derken... Türk bayrağına, hâliyle "Türk" adına, dolayısıyla Türk milletine savaş açmış Hilâl K., beyi ve kayın biraderi "Pelikan" diye adlandırılan Boğaziçi Küresel İlişkiler Derneği'nin kurucuları. Gazetemizin yazarı Murat Ağırel'in önemli bir kitabı çıktı: "Sarmal". Cemaatleri ve grupları delilli ispatlı masaya yatırıyor. Saray'ın has grubu mu desem, vurucu gücü mü desem Pelikancılar'a da ayrı bölüm açmış. Ayrıntıları bu kitapta okursunuz. Kırmızıkedi Yayınları.)

Ozan Ceyhun'un Viyana büyükelçisi yapılması Ülkücü camiayı ayaklandırdı. Üstelik adam Alman vatandaşı. Hoş... Sırf yandaş diye ABD vatandaşı Merve Kavakçı Malezya, Belçika vatandaşı Mahinur Özdemir Cezayir Büyükelçisi yapıldı.

Ozan Ceyhun, 1977'de, İstanbul'da Adana Yurdu'na bomba atmış ve Mustafa Erol şehit düşmüştü. Cenazesi kaldırılırken çekilen o sembol fotoğrafı biliyorsunuz. Fotoğrafı çeken A.A. muhabiri İsmet Taşkurt'tu. Yakın zamanda kaybettik. Bana, geçmişte, o fotoğrafın hikâyesini anlatmıştı. Fotoğrafın çekildiği yer Aksaray Murat Paşa Camisi'nin önü.

Cenaze töreni hazırlığını o sıra İstanbul Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısı olan (sonra başkan) Feti Yıldız yapmıştı. Fotoğrafta tespit edebildiğimiz isimler: Feti Yıldız, Nuri Ünal, Zeki Çınar, Salim Önder, Mehmet Balkaya, Orhan Çakıroğlu, Timuçin Mert, Abdullah Ak...

Haberlerde, cenazenin battaniyeye sarıldığı yazılıyor. Battaniyeye sarılmıyor, tabuta konuyor. Küçük bayrak bulunamıyor, yurtta bayramlarda asılan büyük bayrak tabuta örtülüyor. O sıra sabah ezanı okunuyordu.

Saray, baltayı taşa vurduğunu anlar mı dersiniz!

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları