Bir itiraz hikâyesi
Başımıza gelmese “Acaba?” der miydim, bilmiyorum. Benim en küçük TEOG dedikleri o tartışmalı, yanlışlı, mahkemeli imtihana girdi. Bir lise seçecek. İstediğimiz sonucu alamadık ama fena sayılmaz. (Sınıf atlamıştı. Hata mı ettik, diye düşünmedik değil.)
Mahkeme, son dakikada dört soruyu iptal etti.
Hey mahkeme heyeti! İtiraz edenler, dilekçelerinde, zaten meseleyi enine boyuna araştırıp yanlışlıkları ayrıntılarıyla ortaya koymuşlardır. Sizin de bileceğiniz iş olmadığı için bir bilene danışmışsınızdır. Niye bu kadar beklediniz ve milletin iki ayağını bir pabuca soktunuz!
Benim anladığım da, uğraştığım da yok. Evde hemen bilgisayarın başına geçildi. Notlara bakıldı.
O da ne? İptal edilmesi gereken sorular İngilizce, fen ve din derslerinden... Bizimkinde matematikten iki, fenden bir soru daha iptal edilmiş.
Sayfada, hangi derslerin sorularının iptal edildiği yazılı. Görme engellilerin de matematik ve İtalyanca soruları iptal.
Telefon zinciri işlemeye başladı. Arkadaşlarını arıyor çocuk. “Sizde var mı, böyle bir iptal?” Yok... Bazılarının puanlarıyla hiç oynanmamış! Yani iptal edilen dört sorunun puanları düşürülmemiş bile!
Bizim çocuk gözlük kullanıyor mecburen. Zahir fotoğrafına bakıp “Bu da görme engelli.” demişlerdir!
İtiraz edeceğiz... Nasıl? Millî Eğitim Bakanlığı’nın sitesine girildi. İtiraz edilecek bir yer bulduk. (Ayrıntıyı aşağıda yazacağım...) Dershanesine de bir danışalım, dedik.
Çocuğumu örnek veriyorum ama pek çok velinin sıkıntısı aynı... Bizim örneğimiz üzerinden aksaklıkları efkâr-ı umumiye ile paylaşıyoruz.
Artık devreye ben girdim... Dershanedeki rehber hoca (rehber hoca da varmış!): “147’yi arayın.” dedi.
Sabah erken saatti, hemen çıktı... Bir an bir bankanın “Alo hattı” mı diye düşündüm. Aynı ses tonu ve yakın ifadelerle nasıl yardımcı olacaklarını söyledi diğer uçtaki hanım. Allah’tan şu iş için şu numaraya, bu iş için şu numaraya basın, diyerek insanı bıktırmadılar.
Derdimizi anlattım. Çocuğun kimlik numarasını söyledim. Bakıldı ve bize bir iş takip numarası verildi. Ben sandım, hemen neticeyi alacağız, hata düzelecek.
Öyle değilmiş...
Telefonunuza bir mesaj geliyor: “... nolu başvuru sonuçlanmıştır.”
Ne olmuş peki?
Tekrar 147’i aradım. Meğer şikâyeti nereye bildireceğimiz söylenecekmiş. Telefondaki genç kendisini otomatiğe bağlamış... Upuzun bir makam adı söyledi: “Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Ölçme Değerlendirme Yerleştirme Grup Başkanlığı” (Gereksiz ad!). Adresini yine otomatik verdi (Posta kodunu da eklemeyi unutmadı!).
Bir dilekçe yazacakmışız. Üç devlet bankasından birine 10 lira yatıracakmışız. (Şikâyet ettiğimiz her ders için mi, yoksa hepsi için bir 10 kâğıt mı? Bilemedim. Bankadaki kızcağız da bilemedi. 10 lira yatırdık. İkinci 10 lirayı sistem kabul etmemiş.) Dilekçeyi ve dekontu zarfa koyup beş iş günü içinde gönderecekmişiz. Bankadan çıktık, bir kargo şubesi bulduk ve zarfı gönderdik.
Cevap ne zaman? Bir aya kadar. Kontenjanlar dolduktan sonra, belki!
Şişirilmiş notlar, imam hatipler meselesine daha girmedim. Velhasıl eğitimi de piç ettiler!