Bir güzellik ve bir vahşet örneği
Putin önemli bir söz etti… "Savaş Ermenistan topraklarında olmuyor." dedi. Ermenistan ısrarla Putin'den yardım istiyor. Putin de yardıma -şimdilik- yanaşmıyor.
Sovyetler dağıldıktan sonra Ermeniler, Sovyetler zamanında bile Ermenistan'a bağlı Karabağ'a saldırmışlar, Azerbaycan içlerine kadar ilerlemişlerdi. Ermeniler saldırdı, diyoruz ama asıl saldıranlar Azerbaycan topraklarında ilerleyenleri artlarından itekleyen Ruslar.
Putin'in savaşın Ermenistan topraklarında olmadığını hatırlatmasının altı çizilmelidir. Bu sözleri "Ermeniler! Siz Azerbaycan topraklarını işgal ettiniz." diye okumalıyız.
Putin madem bu sözleri etti, o zaman Erivan'a, kendi topraklarına çekilmeleri için baskı yapması gerekmez mi?
Dağlık Karabağ'ın ayrı bir statüsü vardı. Azerbaycan, Dağlık kısma girerse ne olacak? Rus askerleri Hankenti'nde. Türklere saldıran çetelere liderlik etmiş Ermenistan'ın eski cumhurbaşkanı Koçaryan -kendisi de bu bölgeden- Rus askerleriyle görüntüler veriyor.
Türkler ("Azerîler" demiyorum) ilerliyor... Bir köye giren askerler Ermeni kadınla karşılaşıyorlar, hâl hatır soruyorlar. Ermeni kadının "Evinize hoş geldiniz." demesi anlamlı.
Bu sözler bana Şevket Süreyya Aydemir'in (1897-1976) "Suyu Arayan Adam" hatıratında yazdıklarını aklıma getirdi. Aydemir, Bolşevikler iktidara geldikten sonra Moskova'ya gidiyor, Nâzım Hikmet (Ran), Vâlâ Nurettin (Vâ-nü) ile birlikte üniversiteye (KUTV) devam ediyor. TKP'de yöneticiyken komünist fikirleri bir tarafa itiyor ve kendisini bir başka "Kemalist" kadronun içinde buluyor. Bu kadro, Kadro dergisini çıkarmaya başlıyor. (M. Kemal Atatürk sonra dergiyi kapattırıyor.)
Aydemir, Birinci Dünya Savaşı'na gönüllü katılıyor. Doğu Cephesi'ne gönderiliyor. Ruslar ve Ermeni çeteleriyle vuruşuluyor. Her girdikleri köyde Ermeni Taşnakçı çetelerin vahşetiyle karşılaşıyorlar. Havsalaya sığmayan bir vahşet. Okuyalım:
"Ermeni ordusuna Taşnak komitecileri hâkimdi. Bu komitenin büyük hırsı, sadece bir imha ve intikam savaşından ibaretti. Çılgın hesaplaşmanın bir türlü sonu gelmiyordu. Erzurum yolu üstündeki Cinis köyü karşısında Evreni köyünde, kadın, erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar, kasap dükkânlarındaki etler gibi, duvarlara, çivilere, çengellere asılmıştı. Fakat bunları yapanların hırsları bununla da sönmemişti. Köyde ne kadar hayvan ele geçmişse, mandalar, sığırlar, davarlar, kümes hayvanları, hatta köpekler öldürülmüş, parçalanmıştı. Yerlere serilmişti. Cinis'te ise bütün köy halkını ayakta ve köyün ağzında bekliyor gördük. Fakat bunlar, bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan, köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirlerine sokulan ve yapışan kadın, erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında kaskatı donmuşlar ve öylece kalmışlardı."(Suyu Arayan Adam, 1971, s. 129).
Kadere bakın... Aydemir, 1918-1920 arasında kısa süreli cumhuriyet kuran Azerbaycan'a İstanbul Hükûmeti tarafından öğretmen olarak gönderiliyor ve orada Ermeniler saldırıya geçince gönüllü olarak Türk birliklerine komuta ediyor.(Yarın farklı bir meseleyi ele alacağız.)