Bir bildirinin düşündürdükleri
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın virüs belâsından İstanbul'da Huber Köşkü'nde kalmasından istifade eden Saray erkânından bir grup, HDP/PKK paralelinde bir darbe yaptı desem yeridir.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, 8 Mayıs günü yayınladıkları "Cumhurbaşkanının Yüzde Elliden Fazla Oyla Seçilmesinin Bazı Anlamları Üzerine" başlıklı raporlarında satır aralarına "Türk'ü yok sayma" planını yerleştirmişlerdir.
Raporun, PKK ile yürütülen mücadeleyi akamete uğratma hamlesi olup olmadığına siz karar vereceksiniz.
"Darbeciler", önce göz boyuyorlar, yeni rejimi allayıp pulluyorlar ve ne kadar demokratik seçim yapıldığını ve halkın nasıl yeni rejimi "gönülden desteklediğini" izah ediyorlar. Sonra asıl maksatlarına geliyorlar, subliminal taarruz başlatıyorlar.
Türk Ocakları, Aydınlar Ocağı, Millî Düşünce Merkezi gibi Türk varlığı için büyük mücadele vermiş kuruluşlar, gerekli açıklamaları yaptılar.
Şimdi bir farklı grup, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu'nun "içeri"de nasıl bir paralel yapı kurduğunu ve Türk'ü nasıl silmek istediğini ortaya koyan bildiri ve kitapçık yayınladı.
Bu bildiri ve kitapçığı yayınlayanlar geçmişte emperyal ülkelerin iç uzantılarına karşı fikren ve fiilen mücadele verenlerdir. Metni imzalayanlar çok olduğu için burada sıralayamayacağım. Sonra internete girdiğinizde karşınıza çıkar. Birçoğu akademisyen, yazar, şair, öğretmen, bürokrattır... Hepsi Türk eğitim hayatında önemli rol oynamış ve nesiller yetiştirmiş "Türk milleti kavramına, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasına nokta kadar leke gelmesine tahammül edemeyen" A. Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) mensuplarıdır.
Grup, "DTCF Akademi" adını taşıyor. "Egemenliğin Kaynağı Türk Milletidir" başlıklı bildirileri:
"T.C. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu'nun 'Cumhurbaşkanının Yüzde Elliden Fazla Oyla Seçilmesinin Bazı Anlamları Üzerine' başlıklı açıklaması ile beyan edilen düşünceler, mevcut Anayasamıza ve O'nun kurucu felsefesine aykırı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir düşünceleri yansıtmaktadır. Bu beyanlar, Anayasa'yı bilen, bir hukuk kurulunun beyanları olmaz. Bu cümlelerin kamuoyuna açık bir şekilde dile getirilmesi en hafif tabiriyle aymazlık ve anayasaya sadakatsizliktir.
Türk milletini yürekten seven, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve üniter yapısının bekasıyla ilgili olarak her fedakârlığa hazır DTCF'liler olarak malum yazıda, özellikle üçüncü maddede yer alan ve 'Türkiye Toplumu çok kimlikli bir toplumdur.' diye başlayan bölümü kabul etmemiz, bu düşüncelerin devletimizin en önemli kurumunda kaleme alınmasını sindirebilmemiz mümkün değildir.
Aşağıda imzası olan bizler burada açıkça ifade ediyor ve kamuoyuna duyuruyoruz. Üniter devlette egemenlik tektir ve bölünemez bir bütündür. Tek olan egemenliğin sahası bütün ülkedir. O da Anayasamızda adını bulun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Bu egemenliğe tâbi olan da bütün millettir. O da anayasal tabirle Türk milletidir. Dolayısıyla egemenliğin kaynağı Türk Milletidir ve başkaca bir ayrım yapılamaz. Yapılırsa da anayasa suçu işlenmiş olur."
Zaman zaman bir araya geldiklerini, geçmişi yâd ettiklerini bildiğimiz diğer fakülte grupları da herhâlde DTCF Akademi gibi bir kararlılık göstereceklerdir.
Şunu bilin ki; sen, ben, o bekamız için tavrımızı ortaya koymazsak, "istilâcı güçler"ve "paralel yapılar" mesafe alıyorlar.