'Bir Aşkın Tarihi'

Ayşegül Çakan çok verimli. Peş peşe kitapları çıkıyor. Uzak ve yakın tarihimizi zamanımıza taşıyor ve anlaşılır kılıyor. Yusuf Has Hacib''in Kutadgu Bilig''ini yine manzum olarak zamanımız Türkçesine uyarladı. Peşinden Atabetü''l-Hakayık''a el attı. Ardından Dede Korkut Hikâyeleri''ni yayınladı. Dede Korkut''a fazla neşter vurmaya gerek yok. Ayşegül Çakan, okuyucunun yadırgamaması için az rötuşla Dede Korkut çalışmasını yayınladı. İlk baskısı 2018''de idi. Bugüne kadar 75 bin satıldı. Bizim tarihimize, bizim edebiyatımıza, bizim Dede Korkut''umuza gösterilen ilgi, acaba sadece "Dede Korkut" olduğu için mi, yoksa tecrübeli kalem Ayşegül Çakan Hanım''ın bir becerisi mi?

Son iki çalışması Mehmet Rauf''tan. Genç Kız Kalbi romanını ve Bir Aşkın Tarihi başlıklı hikâyelerini yine zamanımız Türkçesiyle hazırladı. Bütün kitapları Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları''ndan çıkan Ayşegül Hanım''ın tezgâhı dolu. Yakında yeni kitaplarla okuyucunun karşısında olacak.

Son çalışması Bir Aşkın Tarihi''nin "Sunuş"nda Mehmet Rauf''u değerlendirirken şunları yazar:

"Servetifünun edebiyatının önemli yazarlarından Mehmet Rauf, hikâye ve romanlarında çoğunlukla aşk konusunu iş­lemiş, aşkın farklı yönlerini, farklı etkilerini her iki cinsin ba­kış açısından ve yoğun duygusal tasvirlerle okura aktarmayı ustalıkla başarmıştır. / Mehmet Rauf, kuşkusuz yazarlık becerisi ve yeteneği son derece gelişmiş bir ''aşk anlatıcısı''dır. Her ne kadar başka konuları eksen alarak yazdığı kitaplar varsa da yaşadığı dö­nemde kendisini üne kavuşturan ve eserlerinin geniş kitleler tarafından sevilerek okunmasını sağlayan aşk temalı hikâye ve romanları olmuştur."

Mehmet Rauf (1875-1931), zamanında "müstehcen" yayınlarından dolayı iki defa ceza almıştır. Dünle bugün arasında fark anlamak için "Edebiyatımızda İsimler" kitabımızın "Mehmet Rauf" maddesinden aktaracağım:

"İmza­sız yayınladığı Bir Zambak''ın Hikâyesi adlı müstehcen romanı Dâhiliye Nezaretince ya­saklandı (1910). Kendisi de askerî mahkeme tarafından altı ay hapis ce­zasına çarptırıldı ve ordudan ihraç edildi. Bundan sonra haya­tını yazı yazarak ve tica­ret yaparak kazandı. 1920''de Şule Neşriyat Evini kurdu. 21 Ka­sım 1921-2 Mart 1922 ta­rihleri arasında Va­kit gazetesi adına İ­tal­ya''da kaldı. 1926''da ken­disinden 28 kü­çük Muazzez Hanımla üçün­cü evliğini yap­tı. Aynı yıl kısmî felç geçirdi. Kendisine eşi yardımcı oldu. 1928''de geçirdiği ikinci felç­le yatağa düşünce hü­kûmet aylık bağ­ladı. (...) Üslûbu diğer Servet-i Fünûn ya­zarla­rına göre daha sadedir. / Öğrenciyken Resimli Gazete''de yayınladığı hikâyele­rin­de Rauf Vicdanî adını kullanmıştır. (...) Kadınlar için Mahasin, Süs ve Gelincik adlarıyla üç dergi çıkardı. Kadınla­rın sosyal hayatta faal olmasını, tiyatro sah­nesine çıkmasını istiyordu. 1925''te Süs der­gisinde açık bir kadın resmi basınca üç ay hapis cezası yedi; cezası TBMM''de af­fedil­di. / Edebiyatımızda ilk psikolojik roman ka­bul edilen Eylül (1901) yayınlandığında bü­yük ilgi uyandırmıştı. / Mehmet Rauf, eserlerinde marazî duy­gu­ları, karşılıksız aşkları, intiharları, ölüm fik­rini, kötümserliği işlemiştir. Sık sık ruh tah­lillerine girer. Eserlerinin kahramanları çok­luk Batılı hayat tarzını benimsemiş tip­lerdir."

Osmanlı dönemi dergilerini yeni harflere aktardığımızı biliyorsunuz. Çıplaklık o dergilerde de resmedilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise ceza veriliyor.

Halkı rencide edecek, sapkınlığa övgü yayınlardan kaçınılmalı elbette ama bunun ölçüsü ne? TV''nizi açtığınızda abartılı dekoltelerle karşı karşıyasınız. Sokağa yansımasını düşünün... Nereye kadar?

Mehmet Rauf''tan bugüne geldik; durum böyle. Bugünden sonrası belli; daha ötesi!

Yazarın Diğer Yazıları