Bir anda düşmansın, hainsin...

Görüp izliyorsunuz değil mi? Değer verip önünde eğildiğimiz insanlar, koltuk uğruna neler yapıyor...

Saygıda kusur etmemek için kendimizi eğip büktüğümüz kimseler, sıra kendilerine gelince hiç eğilip bükülüyorlar mı bakın...

"Ülküdaşlık" anlam ifade ediyor mu görün...

Bir anda hainsin...

Anında düşmansın...

Trolleriyle beraber tek koro halinde aynı türküyü tutturuyorlar: "Partimizi ele geçirmeye çalışıyorlar..."

Kim geçiriyor bunların partisini ele?

Gene bunların Meclis'e taşıdığı Meral Akşener mi?

Yoksa Sinan Oğan mı?

Değilse bir Koray Aydın mı?

AKP'lilerle bunlar birbirine ne kadar benziyor...

Koray Aydın hainse niye bakan yaptın kardeşim?..

Meral Akşener madem Paralelciydi, niçin yıllarca baş köşeye oturttun. Neden Meclis Başkanlığını verdin?

Sinan Oğan ajansa niçin MHP'nin içine taşıdın kardeşim?..

Siz hain(!) adamları milletvekili, bakan, Meclis Başkanı yapacaksınız. Ülkücü hareketin temsil makamına taşıyacaksınız. Sonra biz aynı adamlara "haklısınız" dedik mi, dünyanın en kötüsü olacağız...

Siz, her ne yapıyorsanız daima haklı olacaksınız, biz en ufak yanlışınızı söylemeye kaksan "alçak" olacağız...

Yok öyle yağma... Bu defa piliniz bitti...

MHP sizin şahsi malınız değil...

Bir şirket de değil... MHP bir parti ve onu ayakta tutan taraftarları var.

Şu hale bakın...

Kim parti diktatoryasının yüce makamına en küçük itirazda bulunursa birden hain oluyor. Dünyanın en kötü adamı sayılıyor...

Hatırlayın...

Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçileceği günleri hatırlayın...

Ülkü davasının önemli simalarından değerli insan Sadi Somuncuoğlu "Hayır ben de Cumhurbaşkanı olacağım" deyiverdiydi... Anında çirkin bir karşılık buldu...

N'oldu sonra?

Ahmet Necdet Sezer seçildi de n'oldu?

Üniversitelerde onun atadığı rektörler tarafından onlarca ülkücü milliyetçi hoca görevden atıldı...

Yapılan itiraz çığlıklarını ne MHP kurmayları, ne sosyal demokratlar ve ne de kendisi duydu...

Şimdi gene aynı teraneyle teşkilat kapatıyorlar, kongre yapmıyorlar, partiyi kişisel eşya gibi kullanmaya kalkıyorlar.

Son gelişmelerden utandım...

İçlerinde önemli il merkezlerinin de bulunduğu 17 yerde parti teşkilatını kökünden silip attılar...

Bir emirle...

Tıpkı Somuncuoğlu'na yaptıkları gibi... İnsanların demokrasi mücadelesini yıkıp geçtiler... Demokrasi mücadelesini bir ülkücü şölene değil, kavgaya, öfkeye dönüştürdüler.

Peki, kapatılan onca teşkilatın yönetim kadrosundakilerin çoluğu çocuğu yok mu?

Haksızlıkla ceza verilen başkan, yapılan haksızlığı kendi çocuklarına nasıl anlatacak?

Peki, yetişkin oğluna, akrabalarına, yakın çevresine MHP'nin adaletsizliğini nasıl kabul ettirecek?

Ya, partisi için oy istedikleri seçmen... Onlarla karılaştıklarında ne diyecek bu arkadaşlar?

Diktatorya için hiç önemli değil... Önemli olan öfkesini susturmak ve hesap sorduğunu sanmak...

17 teşkilatı kapatmakla, kazandık sanıyorlar...

Halbuki asıl şimdi kayıp ettiler... Çünkü kapatmak korkmaktır... Yılmaktır. Gerilemektir. Kaçmaya çalışmaktır. Haksızlık yaptıklarını herkese ilan etmenin açık ispatıdır...

Ve Demokrasiyi hazmedememektir...

Yazarın Diğer Yazıları