Belediyelere yine kayyım!
"Ucube rejim"den önce adlandırmak çok kolaydı. "Ak Parti Hükûmeti" diyorduk. Şimdi ne hükûmeti diyeceğimizi şaşırdık. "Saray Hükûmeti" mi, "Ak Parti Hükûmeti" mi? Kendileri "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dediğine göre, "Saray Hükûmeti" dememizde bir mahzur olmaması lâzım. "Saray" dememize kızıyorlarsa "Külliye Hükûmeti" deriz. Yeter ki alınmasınlar! Ama "külliye"nin yanlış olduğunu -bu işleri biraz bilen biri olarak- izah etmiştim. Herhangi bir maksatla "saray" demiyorum!
"Külliye Hükûmeti" (Gönülleri olsun diye bir defaya mahsus kullanıyorum!) terörle mücadeleyi eline yüzüne bulaştırıyor. Bir sebebi, geçmişte "çözüm" adı altında "terör açılımı"na aşırı müsamaha göstermesidir. "Ne demek istedin?" diye siz sormadan ben hemen söyleyeyim: Valilerin eli kolu Ankara'dan bağlanmış, PKK Güneydoğu'da istediği gibi at koşturuyor, kendi vergisini topluyor, "savunma" tedbirleri alıyor, duvarlar örüyor, hendekler kazıyor... 22 Temmuz 2015'te, Şanlıurfa-Ceylanpınar'da iki polisimizin evlerinde öldürülmüş hâlde bulunmalarıyla, Hükûmet edenler, ancak uyanıyor ama, PKK öyle bir açılmış öyle bir açılmıştı ki, PKK sever akademisyenlerimiz bile büyük umuda kapılmışlardı. Çok güç bir mücadeleyle, yüzlerce şehit verme pahasına PKK militanları hendeklere gömüldüler. (Militanlar hendeklere gömülmeye başlayınca, "Marxist PKK Devleti" kurulacak heyecanına kapılmış 1128 akademisyen, Kandil'in emriyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik güçlerini "katil" ilân eden, yakın zamanda Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Ali Kemalleri'nin "temiz"e çıkardığı o meş'ûm bildiriyi yayınlamıştı.)
Terörle mücadele için son seçimde HDP'den belediye başkanı seçilen Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanları görevden alındılar, il valileri belediye başkan vekili olarak getirildiler.
Görüntü nasıl?
Görevden alınan bu üç belediye başkanı Saray'ın hoşuna gitmedi, onun için makamlarından uzaklaştırıldı. Böyle bir görüntü çıkmıyor mu?
İçişleri Bakanlığı, ikna edici bir açıklama yapmıyor. Haklarında soruşturma varmış, teröre destek veriyorlarmış. HDP'den başkan seçildiklerine göre, PKK'ya destek vermeleri tabiîdir. Bunu sen delillendireceksin sonra görevden alacaksın. Görevden alırken, soruşturmanın selameti demeyeceksin; suçlarını bir bir ortaya koyacaksın.
Bu başkanların görevden alınmalarına karşı çıkanlar, "Seçimle gelenler seçimle gitmelidir." diyorlar. Elbette öyle. Saray da, Batı'nın HDP/PKK "hassasiyetini" biliyor muhakkak. Ellerinde kesin deliller olmasa görevden alınmazlardı, demek istiyorum. Bu "kesin deliller" ortaya konmalıdır.
Hükûmetin bu tasarrufuna karşı olanların daha ihtiyatlı konuşmaları, önce "Suçları nedir, söyle!" demeleri gerekmez mi?
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun'la ilk asistanlık doktora çalışması dönemlerinde sık bir araya gelirdik. Biz de aynı yoldaydık. Bir buluşma yeri de Beyazıt'ta Beyazsaray'da alt kattaki Enderun Kitapevi idi. Sonra görüş(e)mez, olduk. Eski arkadaş diyeyim. Bir kültür adamıydı. Kültür yolunda kaza geçirdi, hayatını yitirdi. Allah rahmet eylesin. Haluk Dursun, ilk gençlik yıllarından beri, çok değişik kademelerle, devlet erkânıyla görüşürdü. Zaman zaman anlatırdı. Bilmiyorum, günlük tutmuş muydu?