Belediye başkanının görevden uzaklaştırılması
İBB Başkanı İmamoğlu''nun görevden uzaklaştırılması ihtimalinin konuşulmaya başlanması esasında yeni değil. Seçildiği andan itibaren çokça senaryo üzerinden bu ihtimal akla geldi, tartışıldı. İnanan oldu, inanmayan oldu. Ancak son günlerde, önce kamuoyunda "ahmak davası" olarak bilinen davada aldığı ceza, ardından belediye işe alımlarında terör bağlantılı kişilerin tercih edildiği yönündeki iddiayla birlikte, İmamoğlu''nun belediye başkanlığı görevinden uzaklaştırılacağı yönündeki söylemler arttı. Öyle ki, tarih verilir dahi oldu.
Görevden uzaklaştırma sebepleri
Anayasa''nın 127''nci maddesi uyarınca, "görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir."
5393 Sayılı Belediye Kanunu''nun 45''inci maddesine 2016''da eklenen KHK temelli fıkra uyarınca, "belediye başkanının … terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde" büyükşehir belediyelerinde İçişleri Bakanı tarafından "belediye başkanı … görevlendirilir."
Bu durumda görevden uzaklaştırmanın görevle ilgili suç veya terörle ilgili suç olmak üzere iki sebebi bulunur. Ancak düzenlemenin kendisi zaten sorunludur. Şöyle ki…
Siyasi rekabet
Anayasa''dan kaynaklanan bir yetki olarak görevden uzaklaştırma, esasen İçişleri Bakanına sınırları oldukça geniş bir yetki tanıyarak keyfiyete kapı aralayan bir düzenlemedir.
Zira, unutulmamalıdır ki, İçişleri Bakanı ve Belediye Başkanları arasındaki olası siyasi görüş farklılıkları, aralarında parti bağlılıklarından kaynaklanan bir siyasi rekabet bulunması anlamına da gelir.
Bu durumda, İçişleri Bakanı tarafından kullanılan bu yetkinin tarafsızlığı hususunda kaçınılmaz bir şüphe doğacaktır. Bu tarafsızlık şüphesi, hukuksuzluk şüphesini de beraberinde getirecektir.
Yani, görevden alınmaya konu gerekçe haklı bir gerekçe olsa dahi, iki makamda bulunan kimseler arasındaki siyasi rekabet, suyu bulandırmak için kâfi bir nedendir.
Masumiyet karinesi
Malumunuz hukukta, masumiyet karinesi adını verdiğimiz, suçu yargı organlarınca sabit olana kadar, herkesin masum kabul edilmesini gerektiren bir ilke mevcuttur.
İşte bu ilke de İçişleri Bakanına ölçüsüz bir uzaklaştırma yetkisi veren söz konusu düzenlemeyi sorunlu yapan ikinci unsurdur.
Zira, suçluluğu hükmen sabit olmayan kişinin İçişleri Bakanının keyfiyetine bırakılmış bir şekilde görevden uzaklaştırılması söz konusudur.
Özetle…
Yukarıda da belirttiğim üzere "terör" suçlaması, Anayasada görevden uzaklaştırma sebebi olarak sayılmıyor. OHAL dönemi ile sınırlı olması gereken OHAL KHK''larının kalıcı hale getirilmesinin bir sorunu olarak göze çarpıyor.
Dolayısıyla, hukuki açıdan öncelikli sorun, İçişleri Bakanına bu konuda yetki veren düzenlemenin bizzat kendisidir.
Ancak her şeye rağmen, bu yetki istisnai hallerde, iddia edilen suçlamanın önemli ve ciddi kanıtlara dayanması durumunda, nesnel kriterlerle ve Belediye Başkanının görevde kalmasının sakıncalı olması halinde kullanılması gereken bir yetkidir.
Aksi, beledilerin özerkliğini zedeleyeceği gibi, demokratik hukuk devleti ilkesine de aykırıdır.
İmamoğlu ve görevden uzaklaştırılması ihtimali
Bu durumda, İmamoğlu''nun hakaret suçundan aldığı ceza, görevden uzaklaştırmaya sebep oluşturmuyor. İlgili kararın kesinleşmesiyle alınan hapis cezası üzerinden doğrudan siyasi yasaklı hale geliyor. Ancak kararın kesinleşme süresi içerisinde, İçişleri Bakanının görevden alma yetkisi yok.
Öte yandan, Belediyeye işe alımlarında terörle ilgili iddianın muhalefeti tehdit edici bir önem olarak ve İçişleri Bakanını devreye sokabilmek üzere ortaya atıldığı açık.
Geçen yazıda belirttiğim üzere, "oradan olmazsa buradan" denilerek muhalefet diken üzerinde tutulmak istenmekte, cumhurbaşkanı adaylığı açısından da adeta muhalefetin eli sıkıştırılmakta.
Görülüyor ki, millet iradesinden en çok bahsedenler, siyasi rekabette adil olmayarak milletin iradesine en büyük saygısızlığı yapmaktadır.