Batık Türkiye'de Erdoğan kutlaması
Recep Tayyip Erdoğan öl dese ölecekler... Ve öldüler ve öldürdüler!
R. T. Erdoğan'ın kazandığı anlaşılınca, silahlar peş peşe patlamaya başladı. Sonra araba kornaları, marşlar, türküler... Böyle bir kutlama, daha önce yapıldı mı? Aklıma gelmiyor.
Bu gösteriler hayra alamet değil. Anadolu'da bir söz var ama tam yazamayacağım: "Nasıl da g....dik!" kutlaması...
Bir genci bıçaklayıp katlettiler. Biri kutlamak için silahını ateşlerken kendisini vurdu. Adam hayatını yitirdi. Kim bilir kaç kişi yaralandı.
Batık Türkiye'de R. T. Erdoğan sevdalılarının çılgın kutlaması.
Hazine dibi gördü, dibin altına indi. Ondan bundan para gelsin, diye yalvar yakarlar.
Seçim atmosferinde R. T. Erdoğan'ın kaybetmesinin kendileri için kâbus olacağı mealinde sık yazdım ve bir yol bulup mutlaka kazanacağı üzerinde durdum. Yoksa dedim, "yargı" safhası başlayacak, diye cümlelerimi bağladım. Seçim yüzde 52 oyla kazanıldı. Bu acaba sabitlenmiş rakam mı? Üzerinde düşünmek gerekir. Mutlak kaybetmesi gereken yerde kazanmak. İnsanı ister istemez düşündürüyor.
Devletin bütün imkânları, Ak Parti için, R. T. Erdoğan için senin benim cebimden cömertçe kullanıldı. Tabiî, ihale kazandırdıkları/verdikleri şirketlerden ne kadar "destek" geldi bilmiyoruz. Devlet bankalarından milyarlarca kredi çektirip basın yayın organları satın aldırdıkları şirketler canhıraş R. T. Erdoğan ve partisi için var gücüyle çalıştı.
Ünlü iş adamı Vehbi Koç'un (1901-1996) sözleri aklıma geldi. Vehbi Koç CHP'liydi. 1950'de Demokrat Parti iktidara geçince, birçok imkânı kaybetmekle karşı karşıya kaldı ve kaybettikleri de oldu. Çareyi, CHP yanında Adnan Menderes'in partisi DP'ye de yardım etmekte buldu. Her seçimde para istediler. Zoraki para verdi. Para verdikçe faydasını gördü.
R. T. Erdoğan döneminde "para" daima önde oldu. "Para" kazanmak ve kazandırmak isteyen, iktidar partisine yanaştı. Yükü tutan tuttu.
R.T. Erdoğan baştan hesabını yapmıştı. Parası olanın parti kuracağını biliyordu ve yol da buldu. 1990'ların başında, ben de R. T. Erdoğan'ı destekleyen bir "İslâmcı" dergide, kendi çizgimde yazdığımı hatırlatırım. Nasıl "meşru" yol bulduğunu biliyorum!
*
Seçim atmosferine girildiğinde İletişim Başkanlığı'nın harcamalarının haddi hesabı yok.
Başkanlığın Nisan ayı harcaması, 2023'ün ilk çeyreğinde yaptığı 647 milyon 73 bin TL'lik toplam harcamasının yüzde 43,72'ü.. Rakam 282 milyon 963 bin TL.
İki seçim Mayıs ayında yapıldı. Kim bilir ne kadar harcandı. Rakamları ortaya çıkarırlar mı çıkarmazlar mı, bilemiyorum.
İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Saray'ın seçim zaferinin ardından şu tiviti atıyor:
"Öyle bir kazandı ki kimse kaybetmedi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde aşılmaz denen engelleri bir bir aştık. Türkiye Yüzyılı'nda durmak yok, yola devam."
Asıl büyük emek, İletişim Başkanlığı'nın. Fazla da incelemedim ama, propagandanın her dalında büyük rol oynadığı açık.
"Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dedikleri acayip rejimde bütün kapıları "cumhurbaşkanlığı" makamına çıkarmışlar.
İletişim Başkanlığı, bakanlıkların da üstünde. Sanki Ak Parti'nin propaganda kolu. "Cumhurbaşkanı" adı üstenden alabildiğine parti propagandası yapıyor. Kılıf hazır... Niye Recep Tayyip Erdoğan'ın adını öne çıkarıyorsun, o parti başkanı. İletişim Başkanlığı bir devlet müessesesi. Herkese eşit mesafede olmalı, demeniz bir mana ifade etmiyor.
İster istemez insanın aklı Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'e gidiyor.
Sadece ben değil; başka yazanlar da İletişim Başkanlığı söz konusu olunca Goebbels'i hatırlatıyor.
Goebbels'in günlükleriyle, İletişim Başkanı'nın tivitlerini karşılaştırın; o kadar çok örtüşen noktaları görürsünüz ki...
Bu gidiş nereye varır? Türkiye için endişeliyim.