Başkanlık sistemini önleyecek irade yok

Haklarını yemeyelim. Tarihin en büyük siyasal dönüştürme işini başaran AKP iktidarları oldu. Gelmiş geçmiş ve bilinen en büyük toplum mühendisliğini neredeyse sıfır hata ile onlar başardı. Süreç devam ediyor...
Hem de demokrasi yoluyla. Seçimle. Ve çoğunluğa dayalı iktidar gücünü kullanarak.
Her şeyi yağdan kıl çeker gibi halletti. Sonuç ortada. Buyurun ana başlıklara bakalım.
Ordu hizada.
Yargı istenen düzenin içine girdi.
Polis cemaatten temizleniyor.
Parlamento zaten çoğunluk iktidarına göre karar alıyor. O da tek kişinin iradesine bağlı. Zaten işin doğası gereği, her vekilin geleceği tek kişiden çıkan karara göre ise çıkara dayalı her sonuç, ister istemez tek kişiye yaranma, gözüne girmekle elde edilecektir.
Eh, son kanun düzenlemeleriyle Jandarma da çizgi içine sokuldu.
Üniversiteler ister istemez atama ile kontrol sürecinin dışında değildi. Devlet Denetleme Kurulu, bürokrasiden oluştuğu için ister istemez emir komutanın bir parçası.
Geriye ne kalıyor. Denetleme mekanizmalarından Sayıştay. O da tamam.
Hükümetin harcamalarını denetleyecek olan Sayıştay’ın kanununu değiştirdiler ve dolayısı ile hazırlanan raporların çoğu Meclis görüşmelerine açılmıyor. Böylece demokrasinin en önemli koşulu olan “hesap verebilirlik” ilkesi anlamını kayıp etti. Bunun bir tek karşılığı vardı: Hür basın. Onun süreç içinde nasıl el değiştirdiğini ve iktidar kontrolüne girdiğini bilmeyen yok.
Sırada paralel güç var. Hükümetin yerinde olmak isteyen ama belki de zamanlamasını iyi ayarlayamadığı için şu anda teknik başarısızlığının bedelini ödeyen güç ya da güçler...
Dikkatinizi çekerim. Buradan da sıyrılan bir iktidar var. Karşı toplum mühendisliğini alt eden mevcut toplum mühendisliği.
Bütün bunların karşısında geleneksel devlet ve hükümet sistemlerimizi koruyacak ne kaldı ortada?
Büyük güç ya da kim? Muhalefet diyeceksiniz. Demeyin..
Demokrasinin en büyük teminatı ve önemli siyasal kurumu olan muhalefet, Türkiye topyekûn dönüştürülürken, seçili iktidar, devleti parti devletine dönüştürürken, tüm bu sürecin neresindeydi?
Toplum mühendisliğine karşı toplum mühendisliği, derin stratejilere karşı derin strateji politikaları mı izledi?
Hayır!
Başardığı en büyük şey, her Salı, Meclis grup toplantılarında çok ağır sözler, şiddetli cümleler, afra ve tafralar, esip gürlemeler ve sanki yağacakmış gibi gök gürültüsü taklidi yapmaların dışında tek damla yağmur yağdırdığını görmedik.
Diyeceksiniz ki gelişmiş ülkeler dahil muhalefetin olağan işlerinden biri bu değil mi?
Derim ki haklısınız, ancak Türkiye, olağan şartlara göre sözünü ettiğiniz o ülkelerdeki gibi kabul görmüş kurallara ve alışkanlıklara göre yönetilmiyor ki. Türkiye’de toplum mühendisliği uygulanıyor ve gelinen noktada, tek partili egemen iktidar ve bu iktidarın ele geçirdiği devlet kadroları ile iktidar partisinin devletleşmesi süreci ve beraberinde Cumhurbaşkanı’nın 2015 seçim öncesi ilan ettiği başkanlık sistemi, yani rejim değişikliği geliyor. Dolayısı ile bizim muhalefetimiz Amerika’daki, Almanya veya İngiltere’deki gibi işlerin rutinleştiği devlet düzeninin oturduğu, rejim sıkıntılarının olmadığı ülkelerin muhalefeti gibi olamaz. Olmamalıydı. Artık çok geç... Ne 2015 seçimleri, ne de bu tekdüze muhalefetin, sıradanlaşmış çabaları başkanlık sistemini engelleyecekmiş gibi görülmüyor. Çünkü önleyici irade yok. Üstelik özerklik de bunun cabası...

Yazarın Diğer Yazıları