Başınıza Kerinçsiz kadar

Kemal Kerinçsiz’i dillerine dolamışlar. “Sembol isim” oldu... Bir şeye kötü örnek vermek istediklerinde hemen akıllarına Kemal Kerinçsiz geliyor.
Kemal Kerinçsiz’i ne kadar tanırım? Bir kere karşılaştım, “Nasılsınız” demekten öteye gitmeyen bir el sıkışmamız oldu. Birinde de hukukî bir meselede fikrini almak için telefon etmiştim. (Fakültesini birincilikle bitirmiş iyi bir hukukçu olduğunu söylemişlerdi. Mutlaka muhaveremizi kayıt etmişlerdir. Tamamen hukukî olduğu görülecektir!)
Bir de “millî hassasiyet”in doruğa çıktığı “protestolar dönemi”nde ağır tenkidim olmuş, o da “nazik” bir cevap göndermişti.
Elimde “kalemim” var; inandığımı ve gördüğümü yazabiliyorum. Bazıları ise tepkilerini “olay mahalli”nde uygulamalı gösteriyorlar. “Demokratik” bir ülkede bundan daha normal ne olabilir?
Yalnız, protesto belli çerçevede, insan hürriyetini “tahdit” ve “tehdit” etmeden yapılmalıdır. Benim tenkidim “protesto kültürü” üzerine idi.
Nitekim Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının şikâyet ve protestoları sayesinde halkımız “ihanetler”i görmüş, kimin ne maksatla pohpohlandığını, kimin ne maksatla el üstünde tutulduğunu fark etmiştir.
Türk milletinin Kerinçsiz ve arkadaşlarına sadece ve sadece “şükran borcu” vardır.
Bütün bu yapılanlar “halkı uyandırmak”, nifakçıları tanıtmak için miydi, yoksa sureti haktan görünüp başka maksatlara âlet mi oluyorlardı?
Kerinçsiz 4,5 yıldır içeride... Maksat başka olsaydı, şimdiye kadar ortaya çıkması gerekirdi.
Kerinçsiz ve arkadaşlarını bu kadar tuttuklarına göre, herhâlde delilleri vardır!

***


“Mazlum”un üzerine gidiliyor. Dört duvar arasında tıkılmış, kendisini savunma vasıtalarından mahrum birini alabildiğine hırpalamak insanlığın hiçbir kitabında yazmaz!
Ama yakın zamanda iki insanın kitabında yazdığını gördüm:
Akşam’dan Nagehan Alçı aynen şöyle diyor: “Nereden yakalayıp, çamur atayım diye planlamışlar ve [Ali] Bayramoğlu’nun DPI adlı kuruluşun çatısı altında katıldığı toplantıları bulmuşlar. Daha önce de çeşitli gazetelerde DPI üzerinden belli aydınlar hedefe konmuştu. Tıpkı Kemal Kerinçsiz’lerin bir kısım demokrat aydını hedefe koyduğu gibi...” (26 Haziran 2012).
Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök: “Daha önce aklıma gelen ilk cümle ne oldu biliyor musunuz? / ‘Bir tek Kerinçsiz eksik...’/ Geçmişin o ünlü davalarını hatırladım. / Hrant Dink mahkemeye giderken, kapıda bağıranları, çağıranları tekrar gördüm. / Orhan Pamuk’u hatırladım. / Sahne aynı sahne. / Orada “Ulusalcı arkadaşlar rahatsızdı”. / Şimdi “Muhafazakar arkadaşlar” huzursuz.” (1 Haziran 2012).
Birincisi, PKK-Taşnak paralelinde yazan A. Bayramoğlu; ikincisi, “dine küfrettiği” söylenen piyanocu Fazıl Say için Kerinçsiz’i “kurban” ediyor!
Almayın “mazlum”un ahını...
Benden söylemesi!

Yazarın Diğer Yazıları