‘Barış’ın ‘b’si yok!

Allah’tan güvenlik güçleri bu defa tedbiri elden bırakmıyor. Başbakan R. T. Erdoğan’ın 2009’daki “PKK açılımı”ndan ağzı yandığı belli. Öyle safça her şeyi gevşetmişlerdi ki... Bu “yeni PKK açılımı”nın daha başında, Kandil tavrını ortaya koymuş ve “silâh bende, güç bende demek” istemiş, Çukurca’da kalabalık grubuyla saldırıya geçmiş, bir askerimizi şehit etmiş, yetkililerin verdiği bilgiye göre -ne derece doğu bilmiyorum- 14 PKK militanı öldürülmüştü. Arkası geldi, halkın ihbarı üzerine (bu çok önemli), Nusaybin’de bir PKK militanı kıstırıldı ve vuruldu. Aynı gün Türk uçakları hareket hâlindeki bir PKK grubu bombaladı.
Parçaları birleştirmeye çalışalım ve başından beri söylediğimiz, “barış” diye bir şeyin olmadığını kendiniz görün:
Önceki gün Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet, İmralı’ya gidip abisiyle görüştü. Herkesin kulağı ondaydı: “Öcalan barış sürecinde hangi menzile taş dikti?” Mehmet Öcalan’ın getirdiği haberi okuyalım:
“Görüşme sonrasında gazetecilere açıklamalarda bulunan Mehmet Öcalan, şunları söyledi: ‘Görüşme normaldi. Çok üzüntülü bir görüştü. Fransa’daki katliam için çok üzülmüştü, saldırıyı kınıyor. Eğer bu katliamın önü bir an önce herkes... Yani bunun ismini ne koyarsak koy bir an önce açıklığa kavuşması gerekiyor. Bu katliam bir işaret olarak değerlendirdi. Çok üzüntülüydü. O üç tane Kürt kadının öldürülmesi dolayısıyla ailelerine başsağlığı diledi.’
Mehmet Öcalan, ‘Görüşmede başka herhangi bir şey gündeme geldi mi?’ sorusuna: ‘İleriki aşamada eğer eşbaşkanlar gelirse o zaman açıklayabilirim’ karşılığını verdi. ‘Hangi konuyla ilgili’ sorusu üzerine Öcalan, ‘Bu süreçle ilgili’ ifadesini kullandı.”
Gazeteler, Mehmet’in abisiyle görüşmesine şu sebepten önem veriyorlar: Daha önce gitmiş ve hapisteki PKK’lıların açlık grevlerini bitirmeleri gerektiğini söylediği haberini getirmiş, güya bunun üzerine açlık grevi bitmişti.

***

Elbette Öcalan elinizde ve bir fayda sağlayacaksa görüşürsünüz. Ama “kıymet” vererek değil; gözünü korkutarak... Görüşenler, Oslo’daki yârenlik toplantılarını İmralı’ya taşımış görünüyorlar ki, Öcalan, “Televizyonu ben istememiştim” diye havalara bile giriyor. Kenya’dan getirildiğinde, yüzündeki korku ve endişeyi devleti yönetenler devam ettirebilselerdi, PKK’nın bugünlere gelmesine imkân yoktu. Kaç defa yazdım: Keşke Öcalan Kenya’da teslim alınmasaydı, öldürülme korkusuyla kaçacak delik arasaydı. Getirdiniz de neye yaradı; sizin korumanız altında, tam emniyette örgüt yönetiyor!
Kardeşine söyledikleri, devletin başındakilere buyruktur: “İleriki aşamada eğer eşbaşkanlar gelirse o zaman barış süreciyle ilgili açıklamalarda bulunabilirim.”
Bu sözler her şeyi anlatmaya yetiyor: Tezrak bana emirberlerim Selahattin’le Gülten’i gönderin!
Öcalan’ın buyruğunu tıpış tıpış yerine getireceklerdir kuşkunuz olmasın.
Öcalan, üç PKK’lı kadının Paris’te öldürülmesini “katliam” diye adlandırmış. “Katliam” diyene bakın! Kendisinin yaptırdığı katliamların listesini versek İmralı’ya yol olur!
Ben yine Bülent Arınç’ı merak ediyorum. Paris’te öldürülenlerin cenaze törenlerine katılacak mı, yoksa PKK’ya teşne haber kanallarımızın bütün gün sürecek canlı yayınını seyrederken gözyaşı mı dökecek?!

Yazarın Diğer Yazıları