'Barış' için yürümediler!
Yine katliam... "Kim yaptı?" sorusunun cevabını aramak anlamsızlaşıyor. Düşman o kadar çok ki... Kime nasıl tedbir alacağınızı bilemiyorsunuz. Orta Doğu'da kilit nokta sensin. IŞİD yapmış, PKK yapmış, bir başka harf yığını örgüt yapmış... Hepsini tüketsen dahi yine içini karıştıracak başka eller, başka maşalar bulunur.
Sen içinde tesanüdü sağlamalısın. Sen içinde sıkı olmalısın.
Türkiye en zor döneminden geçiyor.
100 dolayında ölü. Onların anaları, babaları, kocaları, karıları, kardeşleri, çocukları... Acı, çok acı... Yürekler köz oldu. Hem de nasıl!
İki canlı bombadan bahsediliyor. Onlar sadece atılan iki top mermisi! Tetiği kim çekiyor? Türkiye'de böyle katliama yol açacak düzenek nasıl kuruluyor? Hangi örgütler, hangi hücreler kümelenmiş ve istedikleri zaman katliama girişebiliyorlar?
Herkes tedirgin; arkası nasıl gelecek?
MİT'in var; birilerinin 17/25 Aralık yolsuzluk-hırsızlık dosyalarını temizlemeyi kendisine vazife edinmiş. Emniyet'in var; "Paralel"le yatıp "Paralel"le kalkıyor, etrafını görmüyor.
17/25 Aralık dosyaları rafta duruyor. Tozlanacak ama bir gün o tozlar silkelenip indirilecek. Bunu aklınızın en dibine kazıyın. Kim kendisinden korkuyorsa, kim hırsızlık yapmışsa, kim nüfuz ticaretiyle etrafını gönendirmişse, kim rüşvet almışsa, kim havuzu beslemişse, her neredeyse ve hangi makamdaysa kaçıp gitsin! Türkiye'de sığınacağı yer yok. Kaçsa nereye kaçar onu da bilemiyorum ama bir umut kaçsın! Benden söylemesi. Türkiye'nin rahatlaması, ülkenin önünün açılması için O'nun/onların ortadan çekilmesi şart.
Demem o ki, bütün savcılarını, bütün hâkimlerini, bütün MİT elemanlarını, bütün polislerini, bütün bürokratlarını, bütün bakanlarını "Paralel" diyerek yel değirmenlerine saldırtırsan, olacağı budur; gözünün öndeki merteği göremezsin!
Meselenin diğer yönü:
Ankara Tren Garı önünde toplananlar "barış" için yürümeyeceklerdi. Açık yazıyorum: PKK'yı rahatlatmak, meşrulaştırmak için yürüyeceklerdi. Kanunlar müsait; yürüsünler, kimse bir şey diyemez ama halkımızın gerçekleri bilmesi de hakkıdır. Maalesef, ekranlarda hep "Barış için toplandılar.", "barış için miting yapacaklardı.", "Barışa bomba!" diye söylenegeldi. Bombanın neye atıldığını ancak atan bilir de, bizim kesin bildiğimiz bir şey varsa o da, HDP'nin destek verdiği her faaliyetin, PKK'nın hanesine yazıldığıdır. Mitingi organize edenler kimler? KESK, DİSK, TMMOB, TTB gibi kuruluşlar... Bunların kimin sözcüsü olduğunu bizim söylememize gerek var mı!
Ahmet Davutoğlu'nun önceki akşam düzenlediği basın toplantısının soru-cevap kısmını dinleyebildim. Eş Baş Selahattin'in "kelepçe takılma"dan bahsettiğine dair soru üzerine HDP için söyledikleri, bu partinin çoktan kapatılmayı hak ettiğini, en yetkili ağızdan tasdikidir. Kanunlar işletilmiyor. Bu da adlî makamların suçudur! Adlî makamlar da artık "Yukarı"nın ağzına baktığına göre, asıl devleti yönetenler hesap verme durumundadır!
(Doç. Dr. A. Baran Dural'ın "Müslüman Türk, Türk Müslüman çatışması" konulu makalesi üzerinde duruyordum. Konu önemli. Bugün devam edemedim. Sonra.)