'Barış Akademisyenleri' işlerine dönmeli
Önce adını koyalım. "Barış Akademisyenleri" diyor kimileri. Neyin barışı? PKK''nın hendekçilerini, hâliyle bölücüleri, yıkıcıları savunmak için bildiri yayınlamak "barış" istemek mi?!
Bildiri hem Türkçe, hem İngilizce, hem bir etnik dilde. Maksat belli değil mi?
"Barış Akademisyenleri" mi denmeli, yoksa "PKK Yandaşı Akademisyenler" mi?!
1128 imzacının yarısı Türkiye''den, yarısı yurt dışından. PKK deyince Avrupa''da, Amerika''da akan sular durur. Yurt dışından imza atanlar bulundukları ülkelerde muhakkak gönendirilmişlerdir.
Aksini iddia eden bir akademisyen çıksın karşıma! Hangi kanalda isterse! Daha önce PKK bildirisini imzalayan bir akademisyen bana mektup yazmış ve "Seni mahkemeye vereceğim!" demişti. Mektubunu aynen yayınladım. O işinden atılmamış, kendisi istifa etmişti. Bölücülüğe karşı çıktığım için mi mahkemeye verilecektim!
B.Ü. Rektörlüğü, %86 oy aldığı hâlde tekrar rektör yapılmayan hanım Prof.''un zamanında, bölücülere/yıkıcılara arka çıkmayın, dediğim için beni mahkemeye vermişti. Bana karşı neyi savunacaklardı? Savunamadılar.
Bu akademisyenleri örgütleyenler de bu üniversiteden. ("Boğaziçi bak tahtaya!" başlıklı yazım okunabilir.) Başka üniversiteden imzacı birçok akademisyen işinden atıldı, B.Ü.''dekiler yerinde durduğu gibi, tavırlarını daha sert koydular. PKK savunmasında ısrar ettiler. (Bkz.: "PKK bildirisi imzacılarına niçin farklı muamele?" başlıklı yazım.) Bu yazımda şöyle bir notum var:
"Prof. Dr. Erol Güngör, ''Sosyal Meseleler ve Aydınlar'' kitabında, yarı aydınların zihin bulanıklıklarını çok iyi izah eder. %86''nın hepsini PKK-sever veya Taşnakçı göremeyiz. Bir gafletten (onların anlayacağı dille ''aymazlık''tan) bahsedebiliriz. Eğer böyle bir gaflet söz konusu olmasaydı, doğrudan PKK''yı savunan, devleti suçlayan bir bildiriyi ''barış bildirisi'' diye imzalarlar mıydı?!"
Anayasa Mahkemesi, PKK bildirisini imzalayanları "temiz"e çıkardı. AYM''nin gerekçeli kararında, bu "temiz" hükmünün kerhen verildiği çok açık. Göz göre göre PKK yandaşları kayırıldı. Hükûmetin talebi olsa gerek. Çünkü Avrupa, yıkıcıların/bölücülerin arkasında. Başımız çok ağrıdı, ağrıyacaktı. AİHM de zaten onların lehine karar verecekti.
Bunları tartıştık. Ben başka noktaya işaret edeceğim.
Bu akademisyenler "temiz"e çıkarıldılarsa, işten atılanlar için ne yapılmalı?
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), kendi ifadeleriyle, "Bu suça ortak olmayacağız!" başlıklı bildirinin imzacısı olan ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ihraç edilen akademisyenlere dair bir rapor hazırlamış.
TİHV''in sitesinde haber şöyle: "TİHV Akademi, ''Barış İçin Akademisyenler: Güncel Durum'' raporunu yayınladı. Rapora göre, KHK''larla ihraç edilen barış akademisyenlerinin yüzde 39''unun tam zamanlı bir işi yok. Yüzde 14.2''si asgari ücretin altında ücretle çalışıyor. Yüzde 36.8''i sosyal güvenceye sahip değil. On akademisyenden birinin sağlık güvencesi dahi yok."
TİHV''nin bir önceki başkanı ve hâlen yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı dersem TİHV''in neye hizmet ettiğini anlarsınız. Yalnız TİHV''nin şu yorumunun altına imza atarım:
"AYM kararına istinaden Barış İçin Akademisyenlerin beraat etmesi, bir başka deyişle suçsuzluklarının ilan edilmesine karşın, yapısı ve çalışma metodolojisi bakımından sorunlu bir idari mekanizma olan OHAL Komisyonunun fiili cezalandırmayı devam ettirmesi hukuken suçtur ve kabul edilemezdir."
Ne olursa olsun AYM''nin kararı uygulanmalıdır.