Bakan ifade verebilir mi?
İtalya Başbakanı Giuseppe Conte şikâyet edildi ve gitti, savcılara ifade verdi... Sadece o değil; İçişleri ve Sağlık Bakanları da sorgulandı. Bilgi alınsa bile neticede savcılığa gittiler. İki kasaba, koronavirüs salgınının tedbir almakta geç kaldıkları şikâyet etmişti.
Türkiye'de böyle bir şey düşünülebilir mi?
Bizde hepsi üst üste geldi ve hepsi geçmişi yokluyor. Geçmişten hareketle ileride kimlerin mahkeme koridorlarında görüleceğini işaretini veriyor. Uç fikir görmeyin... Şimdi olanlar tarihin sayfalarında yerini alıyor ve dediğim dedik "hâkim güç"ün tökezleme anında, raflardan iniyor. Siyaset böyle bir şey!
İleride, şartlar değiştiğinde, geçmişte olanlarla kanun maddeleri bir bir karşılaştırılıp mugayir tavırlar belirlenecek ve iki satır şikâyet dilekçesiyle savcıların önüne konacaktır. O iki satır şikâyet, devasa davaların kapısını sonuna kadar açacaktır.
Genel yazıyorum... "Birileri" hiçbir zaman "Güç benim." dememelidir. Önünde kanun maddeleri var. O kanun maddelerini daima gözlerinin önünde tutmalıdır. Ama tutmuyor.
Gelecek herkes için ve hususiyetle "birileri" için belirsizdir. Ne getireceği ve ne götüreceği bilinemez. Bilinen nedir? Kanundur! Kanuna uyuyorsan, kanun arkasından dolanmıyorsan, gelecekte sana isnat edilecek suçlar karşısında eline kanun kitabını alır, bana suç isnat edenler kanunları bilmiyorlar, diyebilirsin.
Peş peşe geldi...
Gazetecilerin üzerine gidiliyor. Muhalifsen potansiyel suçlusun.
Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel vak'aları... Müyesser Yıldız tutuklandı. İsmail Dükel, kontrollü serbest bırakıldı. Gazeteci meraklıdır. Haber peşindedir. Birileri arar, bilgi vereceğini söyler ve gazeteci dinler. Bildiğimiz kadarıyla olan bu!
Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ifadeye çağrılmıştı. Geçen hafta sonu ifadesini verdi.
28 Ocak'ta Haber Global televizyonunda 2009'da 25 Haziran'ı 26'sına bağlayan gece, askerî mahalde işlediği suçlar da dâhil askerî şahısların sivil mahkemelere çıkarılmasının yolunu açan düzenlemelere işaret ederek, arkasında Fethullaçı Hareket'in olabileceği yorumunda bulunmuştu:
"26 Haziran 2009'da bu iki konuyu içeren kanun teklifini kim hazırladı? Ben bilmiyorum. 'Araştırsınlar' diyorum. Ben bir ipucu veriyorum. Bu kanun teklifinin FETÖ'nün emriyle, direktifiyle hazırlandığını düşünüyorum. Çünkü ikisinde de FETÖ komplolarıyla bağlantılı bir olayla karşı karşıyayız. Çok merak ederim bu kanun teklifini kim, neden, nasıl, 25'ini 26'sına bağlayan gece yarısı gündeme getirdi. Ayrıca mevcut anayasaya da aykırı. Mevcut anayasada 'askerî mahallerde askerlerin işlediği suçlar askerî mahkemelerin konusudur' der."
Reis, partililerine "Mahkemeye verin." dedi, altı Ak Partili İlker Başbuğ'u mahkemeye verdi.
Allah söyletiyor. İlker Başbuğ ifade vermeden bir gün önce Ak Parti'nin Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı'nın, CNN Türk'te malûmu ilâm etti:
"FETÖ ile AK Parti kol kola diyorsunuz. Eğer geçmişte FETÖ ile AK Parti bürokraside kol kola girdiyse şayet bunu da farklı darbecileri tasfiye etmek için yaptı. (…) Bir tarafta çok açık söylüyorum darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı. Ve bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldım. 2010'a kadar. Mesele bu."
Şimdi İlker Bağbuğ hakkında takipsizlik kararı verilecek mi, verilmeyecek mi? Göreceğiz.