Bahçeli'ye mecbur muyuz?
Meğer bizim davamızın geleceği ve varlığı Bahçeli'ye bağlıymış... O giderse dava bitiyor, o varsa ve sürekli partinin iktidarındaysa davamız yaşıyor...
Davamız kişiye bağlıymış...
Siz de sanıyordunuz ki dava kişilere değil, kişiler davaya bağlıdır.
Önemli olan kurum ve o kurumun devamı ve sürekli yaşatılmasıdır. MHP siyasal kurum olarak kendisini yönetenlerden daha önemlidir.
Öyle sanıyordunuz değil mi?
Hep beraber yanılmışız.
Meğer liderliği kim ele geçirirse asıl önemli olan o imiş.
Parti onun yanında önemsiz kalırmış...
Galiba bu durum Türklerin toplulukçu kültüre sahip olmasından kaynaklanıyor...
Lider ilişkili bir sistemin dışında kurum eksenli bir sistemi içine sindiremiyor... Yöneticiler de başarıları kendilerine, başarısızlıklarını başkalarına fatura ederek, sürekli yerini korumaya çalışıyor...
Bu sebeple sözde herkes demokrat ve demokrasiden yana ama pratikte kimse oralı değil...
MHP yönetimi her hafta iktidara laf yetiştirip akıl veriyor... Yol yordam öneriyor. Muhalefettir hakkıdır. Lakin sıra kendine gelince tam tersini yapıyor. Böylece önerdikleri yolun önemi kalmıyor. İşte asıl mesele bu.
Önemli olan önermek kadar, uygulamak değil midir?
MHP yönetimi, iktidara hukuku hatırlatırken kendisi neden hukuku hatırlamıyor.
Bahçeli'yi seçen seçmen iradesi (delege), seçim istedikçe, onlar örgütleri kapatıyor. Yarın bir gün mahkeme karar verip de parti içi muhalefet bundan yararlanacak olursa kim bilir hangi taktikleri uygulayarak yine kazanımları yokuşa sürmek isteyecekler...
Anlamıyorum...
Yemin ederim bu aklı anlamıyorum.
Arkadaş, parti yönetimleri seçimle gelip seçimle gitmez mi?
Parti yönetimleri, yaptıklarından üyelerine hesap vermez mi?
Parti yönetimleri, karar alma süreçlerinde meseleleri tartışmaz mı?
Parti yönetimleri, halka güven vermez mi?
Parti yönetimleri, halkın gözü önünde kendi üyelerinin haklarını gasp ederek, yetkilerini öfkeyle silip attıklarında, kötü örnek olduklarında, bunun bizzat partiye zarar vereceğinin hesabını yapmaz mı?
Bakın şimdi haklı olarak kimi yazarlar soruyor, "Bunlar iktidara gelse kim bilir bize nasıl davranırlar" diye...
Kendi partisinde demokrasiden eser olmayanların, il ilçe teşkilatlarını yargısız, sorgusuz ve sırf bize muhalif oldu diye bir gecede kapatanların toplumda yarattığı korkuya ne demeli?
İnsanlar haklı.
Haklı olarak da soruyor: Kendi arkadaşına tahammül edemeyen bir parti, iktidar olduğunda bize nasıl tahammül edecek?
Kendi kardeşini düşman ilan eden bir zihniyet, kafası bozulduğunda bize neler yapmaz?
Kendi taraftarlarını orakla biçer gibi bir günde silip süpüren insanlar, iktidar olduklarında bize acır mı?
Size bir şey söyleyeyim mi?
MHP yönetimi, bu davranışlarıyla kendini hem güvenilmez ilan etmiş, hem de toplumsal travma oluşturarak, örgütsel patoloji yaratmıştır...
Aklı başında olan eski ülkücülerin, tabir yerinde ise ağır topların, kurumsal kişilik ile parti yönetimini birbirinden ayırt edecek ülkücü akil adamların MHP yönetimine karşı baskıyı artırması ve bunu giderek yükseltmesi gerekir. Aksi halde Türk milliyetçileri kendi sorunlarını çözemeyen ama ülkenin sorunlarını çözeceğini iddia eden bir ideolojik gruba dönüşür.
Zor karşısında onu görünce yenemeyeceğinin işaretini vermiş olur.
Baskı karşısında tutunamayacağını göstermiş olur.
Eğer böyle bir sorun, Bahçeli ve ekibinin istediği noktaya gelirse bilin ki fikir olarak tükenmişiz demektir...
Hepimizin görevi yanlışa sapanları doğruya;
Hak yiyenleri, dürüstlüğe,
Adaletsizleri, adalet çizgisine,
İftiracıları, doğru söze;
Ve demokrasi dışına sapanları, demokrasi çizgisine getirmek görevi vardır. Aksi halde verilecek tavizlerle milliyetçilik davasını, sapkın davranışların yenmesine onay vermiş olacağız.
MHP'yi olması gereken çizgiye çekmek, fikrî namusumuzu korumaktır. Ayını zamanda felsefemize sahip çıkmaktır...
Çıkarcılar ve aymazlar, başımızı yere eğenler, ülkücü iradenin gücünü görmelidir...